Karton önde baş parmak havada

Yanlis olmasin; bas parmak havada derken, bas parmagin ulkemizin siyasi gecmisindeki anlamiyla yakindan uzaktan alakasi yok. Sadece grubumuzun ani ve beklenmedik ayrilisindan sonra yonumuzu yagmurun ulasmadigini duydugumuz guney dogu topraklarina cevirmeye karar verdik. Ulasim icin de bas parmagin gecerli oldugu metodu deneyelim dedik.

Toplu ulasimin gelismedigi bu ulkede, her yere uzak bir uc kasabada kalakalmistik. Masraflari paylasma niyetiyle ufak bir butce ile yola ciktigimizdan ekstra masraflari karsilayacak durumda degildik. Ayrica bu 2 haftayi arabaya endeksledigimiz icin yanimiza normalde almayacagimiz gereksiz esyalar alma gafletinde bulunmustuk. Simdi kazulet gibi cantalari tasima zamaniydi. Ama itiraf edeyim bir yandan da cok farkli bir deneyime yoneldigimiz icin heyecanliydik.

Sabah son duzenlemelerini yaptigimiz ve tek parca haline getirdigimiz cantalarimizla ufacik kasabanin cikisinda, puskurtu yagmurun altinda, elimizde bir karton ilk otostopumuzu cekmeye basladik. Kartonu da kosedeki marketin kagit atiklari yigdigi yerden koparivermistik. Yolun karsisinda ters istikametten gelen 2 otostopcu, ciliz harflerle yazilmis kartonumuza bakip yanimiza geldi ve okunmadigini soyleyerek kendi kalmelerini odunc vermeyi onerdiler. Onlarin kartonu streclenmisti yagmurdan islanmasin diye, bir de ip gecirilmisti boyuna asmak icin. Haftalardir otostopla seyahat ediyorlarmis. Tecrube boyle bir sey iste…

40 dakika kadar suren bekleyisin ardindan karsimizdaki otoparktan cikan bir arac durup bizi Motueka’ya kadar atabilecegini soyledi. Ehh 80-100km yol hic de fena miktarda ilerleme degil. Motueka daha yol ustu bir yer oldugu icin sansimiz da artar diyerek hemen atladik arabaya; sonra bir tedirginlik basti ki sormayin. As’in sonradan bana aktardigi, o anda algiladigi tablo soyle: Sadece direksiyonda derisi yarali bir cift el goruyor; kapisonun bittigi yerde de soguktan kavrulmus ve koyu pembe olmus, sanki biraz da sismis bir burun. Adeta yuzu yok adamin, sadece bir cift el ve burundan ibaret. Bir de pek derinden gelen, ne dedigi zor anlasilan kurumlu bir ses. Hersey hayalgucunun sinirlarina bagli… Neyse ki dunyanin en guvenli ulkelerinden birindeyiz.
Bu esnada benim de aklimdan “Acaba bir seri katilin arabasinda miyiz?”, diye geciyor. Kapisonu kafasinda yuzunu goremiyoruz, ustu basi yirtik ve toprakli, eller yara bere kesik icinde, arabanin icinde samanlar otlar, son surat asfalti aglatiyor, kasetten sert amerikan country rock bir muzik caliyor. Kesin seri katil, aman yarabbi ne yaptik biz! Pek de konusmuyor, ufak ufak konu acmaya calisiyorum. Ugrastirici…
Sonra bir aciliyor ki sohbet; ortalama bir sut ciftliginin kazanci mi dersin, sutun maliyeti mi dersin, hayvanlari nasil topladiklarini mi ogrenmek istersin, anlatiyor da anlatiyor. Sut ciftligi iscisiymis abim. Bir Wales’li ya da Iskoc tipi var gibi ama yerli kiwiymis aslinda. Kopeksiz cobanliktan “Eskiden buralar hep bostandi.” ‘ya varana kadar 100 km yol geliyoruz neredeyse, daglari asip iniyoruz Tasman korfezi duzluklerine. Motueka’da ayriliyoruz ondan.

Motueka’da yol bir hayli kalabalik. Yilbasi telasi herkesi sarmis. Biz de aksam ne yapsak diye dusunuyoruz. Acaba guneyi hedeflemeye simdiden mi baslasak, yoksa bu aksam pasa pasa Nelson’a gitsek geceyi eglenceyle gecirip yarin mi yola ciksak? Biraz belirgin olsun nerde olacagimiz dedik, hedef Nelson.

Motueka kutuphanesine ugrayip e-postalari kontrol edip, sizlere yeni yil mesajimizi birakip tekrar dikildik yol kenarina. 5 dakika surmedi Nelson’a arac bulmamiz. Bindik ki Metallica caliyor aracta, ruhu genc soforumuz ile genis bir yelpazede sohbet ederken nasil yolu bitirdigimizi bile anlamadik.

Nelson’a gelince sanki daha once burayi gormemisiz gibi sasirdik. Ortaliga bir kaos hakim. Bizim gibi Golden bay veya Abel Tasman hayalleriyle gelip hava muhalefetine takilan herkes solugu burada almis, bolgenin en buyuk kasabasi oldugu icin. Her yer dolu! Ne genclik misafirhanelerinde, ne otel-motel gibi bir yerde, yani mantikli bir para isteyebilecek hicbir yerde yer yok! Yuce leylekler askina kaldik mi sokakta!?

Birkac misafirhane dolastik, elimiz bos donduk. Bir baska misafirhaneye daha sansimizi denemek icin girdik. Onumuzdeki kisilerin islem yapmasini beklerken telefon caldi ve bir rezervasyon iptaline kulak misafiri olduk. Biz o tek kisilik yer icin talip olduk ama resepsiyonist hatun kisi olmaz diyor. “Siz 2 kisisiniz, kasabada baska yer olmadigini biliyorum, gece girer 2 kisi yatarsiniz siz.”, diye varsayimda bulunuyor. Yaw arkadasim deli misin divane misin ver o yeri bize, digerimiz bakacak bulacak kendine bir yer, sana ne. Yok, vermiyor inatla. Onumuzdeki Ispanyol grup donup inanilmaz bir teklifte bulunuyor tartisma sirasinda: “Bizim camperimizda uyuyabilirsin, bu gece biz hepimiz burada kalacagiz nasil olsa.”. Iste sicak akdeniz kani bir kez daha kendini gosteriyor :). Kac para tutacagini soruyorum, “aaa olmaz,ne gerek var!”, diyorlar. Hatun kisi bu sefer de arabayi otoparka park ederseniz icinde uyuyamazsiniz diyor, yassah gardasim. Ispanyol arkadas yarim ingilizcesiyle, “Baska sokaga cekerim istersen.”, diyor. “Ama bu gece yilbasi, icecegiz guzellesecegiz falan, sabah erken kalkariz gideriz anahtar olayi nasil olacak?”, diyoruz. “Takma kafaya yapariz bir sekil canim.”, diyorlar. Abi bu ne guzel yardimseverlik yil(sonu)basi gunu. Saat de bu arada 5 oldu tabi. Resepsiyonist kiz son kozunu oynuyor bu sirada, “Yarin resepsiyon kapali o yuzden iki gunluk para vermeniz lazim.”, diyor. Haydaaa! “Ehh be yeter artik!”, diyerek Nelson’i terk etmeye karar veriyoruz. 10km ilerde Tahuna’da, daha once kaldigimiz kamp alanina gitme kararindayiz. Ispanyol grup bu sefer de bizi oraya birakmayi teklif ediyor. Iyilik yapan iyilik bulur abi, tekrar tekrar tesekkur ediyoruz. Adamlar yok yere rahatlarini bozup bizi araclariyla Tahuna’ya atiyorlar.

Kamp alaninda guzel bir nokta tahsis ediyorlar minicik cadirimiza.

Her yer ana baba gunu gibiydi ya, kamp alani da almis payini bu kalabaliktan. Tika basa dolu, sagda solda cocuklar kosusturuyor.
Cogunlugu Christchurch’ten gelen insanlar olusturuyor. Huzurlu bir yilbasi gecirmek istegiyle, sulalece, konu-komsu toplanip gelmisler Nelson’a. Buyuk depremlerin artcilarinin bir turlu bitmemis olmasi herkesin keyfini kaciriyor, en azindan yilbasi bahanesiyle kacmak ve unutmak istiyorlar. Soyle bir sohbet edince birkaciyla, anlasiliyor ki asagi yukari ayni umitleri tasiyorlar. 2012’de artik deprem olmasin istiyorlar…

Tahuna Beach Holiday Park boylesine dolup tasarken, isletmeciler guzel bir yilbasi eglencesi tertiplemeyi ihmal etmemis neyse ki! Takdirimizi kazaniyorlar, 10 puan! Ogreniyoruz ki kamp alani anfi tiyatrosunda (cok sasali isim ama aslen cimenlik bir tepecik sadece) canli muzik olacakmis aksam ve 70’ler 80’ler rock calacaklarmis. Korun istedigi bir goz kalacak yer biz bulduk canli rock muzikli yer daha ne olsun :).

Karanligin cokmeye baslamasiyla birlikte Colt 45 isimli grup Hendrix’le Pink Floyd’la gecemizi senlendirmeye basladi. Aslen Greymouth’lular ve orta yasli birer amcalar ne yalan soyliyeyim ama cok guzel caliyorlar, muhim olan o.

Boylece, Yeni Zelanda’da ilk yilbasi gecemiz gecmis oluyor; vejeteryan cehennem pizzasi yiyerek (Hell Pizza), Greymouth’un efsanevi birasi Monteith’i yudumlayip, ayni kasabanin yerel muzik grubunu dinleyerek, basbasa bir kamp alaninda.

2011'i 2012'ye baglayan gecenin aksaminda boylesi bir gunbatimi... Herkes 2012'nin daha iyi bir sene olmasi umidinde.

As & Re yilbasi gecesi bildirdi. (31 Aralik 2011-1 Ocak 2012)

Bu yazı günce, Yeni Zelanda içinde yayınlandı ve , , , , , , olarak etiketlendi. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.

1 Response to Karton önde baş parmak havada

  1. Yelda Erdogan dedi ki:

    Bak korkudan yayımlayamamışlar, yok otostop, yok seri katil falan :)

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s