Persembe aksami gelen misafire guzel bir sofra hazirlayip ovguleri aldiktan sonra haftasonu gezdirilmek uzere soz almistik Patsy hanimdan. Cumartesi sabahi rutin besleme islerimizi yaptiktan ve saat 10’a kadar bir kac ufak isi bitirdikten sonra hazirdik gezmeye.
Once pazara ugradik. Bu kulturu yasatmaya calisiyor olmalari hosumuza gitti. Ucuz oldugu ya da degisik oldugu icin gitmiyorlar oraya, kermes havasinda gerceklesen ve okul bahcesinde kurulan bu koylu pazarina bulusmaya, sohbet etmeye ve sicak sicak ev isi borek corekten yemeye gidiyorlar. Bu kultur olmesin diye de herkesten ufak tefek alisveris yapiyorlar mutlaka. Ilginc seyler de olmuyor degil canim. Mesela bir gece once izledigimiz “Chocolate” filminde adi gecen Maya usulu acili sicak cikolatanin burada satildigini gorunce tadina baktik hemen. Guzel olacagina cok ihtimal vermiyorduk ve ben aci olmasi nedeniyle As’in icebilecegine hic ihtimal vermiyordum dogrusu. Halbuki daha kuvvetli bir sicak cikolata lezzeti, yuttuktan sonra bogazinizi isitan hatta kavuran bir tatla karsilastik.
Patsy biraz sebze aldiktan sonra ana caddeki dukkanlara bakmak icin volta atmaya basladik hep birlikte. Antik guntik bir suru ivir zivir satan turist tuzagi dukkanlar haftasonu ziyaretcileri ile dolmus durumdaydi. Arabaya donup sehre gitmeye karar verdik. Tunel yerine daglardan giden eski yoldan gezdirerek ve anlatarak goturmeyi tercih etti Patsy.
Daha kasabadan cikarken arka tepelerde yamac parasutculerini gorduk. Cok heyecanlanip bidir bidir konusmaya baslayinca oraya goturmeyi teklif etti ama baska zaman dedim. Birazdan koylardaki seakayakcilari gorduk. Tepelerde onlarca bisikletlinin yanindan gecerek devam etti yolculugumuz. Arkamizda kalan korfezde ise yelkenliler seyre cikmis, kimi dalgiclar da tekneleriyle demir atmisti. Daha oncede dedigim gibi, outdoor icin bir cennet, butun aktivitelere evinden yuruyerek gitmek mumkun.
Sehir merkezine varinca biz halk parkinda 2 saat gecirmek icin ayrildik. Parkin onune dizilmis bir suru fotografla dunya kaynaklarinin tuketilmesine ve dunyanin guzelliklerine dikkat ceken sergiye goz attik. Cok etkilendik ve uzulduk. Aslinda Cin ve ozellikle Hindistan ziyaretlerimizde bizi uzuntuden aglatan, dunya nereye gidiyor konusuna cok carpici fotograf ve fotograflara ilistirilmis bilgilerle herkesin ilgisini toplayacak bir calisma yapmis fotografci. Yann Arthus-Bertrand’in (yukardan yeryuzu) Earth From Above isimli bu sergisinin halkin gundelik hayatinin orta yerine yerlestirilmis olmasi da ayrica dikkate deger bence. Sanat gercekten de hayatin icinde.
Patsy ile bulusup geri donus yoluna ciktigimizda yamac parasutlerini bir de dagin bu yuzunden gorduk. Benim sabahki heyecanimi hatirlayinca yolunu direk kalkis pistine cevirdi butun engelleme calismalarimiza ragmen. Tepeye cikisi bulamadik ama parasutculerin inis yerini bulduk tepe yolunu ararken. Arabadan inip pilotlarla sohbete basladik. Sans o ya konustugumuz ilk kisi egitmen cikti. Burada ucmak icin PG2 lisansimiz olmasi gerektigini ve kendisinin de gerekli sinavlari yapma yetkisi oldugunu ogrendik. Yani gokte ararken yerde bulduk aradigimiz kisiyi. Ertesi gunu belki birer sorti atarsiniz diyerek bizi baska bir bolgedeki egitim tepesine davet etti. Iletisim bilgilerimizi paylastiktan sonra da ayrildik. Aksam gereken butun bilgiyi e-posta ile gondererek bizi bilgilendirdi. Gorunen o ki en yakin zamanda kanatlarimizin buraya gelmesi lazim, resmen bahar ve ucus sezonunu acmis bulunmaktayiz ne de olsa.
Pazar sabah islerimizi bitirdigimiz gibi koyulduk yola. Once irtifali kalkis pistine gittik. Aynen Turkiye’de oldugu gibi herkesle tanisip keyifle sohbet ettik. Bolgenin bilgilerini aldik. Ve en zevklisi hali hazirda ucanlarla yeni kalkanlari seyrettik. Vedalasip egitim tepesinin yolunu tuttuk.
Steve ile bulustugumuzda ogrencisini kaldiriyordu. Iniste de egitmen egitimi alan yardimcisi vardi. Bizim egitimleri hatirlayinca bu ucus bir hayli saglam ucusa benziyor aslinda. Hakan hocanin abantta bize ne dikkatle egitim verdigini hatirlayinca 4. Sortisini (ilk ucu de orada zaten) 150 m irtifadan elektrik telleri ve citler uzerinden suzulen bir sortide yapiyor olmasi cok sasirtti. Gerci bolgenin ve havanin stabilitesini dikkate alinca gorunen o ki harness’i yalniz gondersen bile gider.
Genel bilgilerden ve tecrubelerden sohbet ettikten sonra red edemeyecegim bir teklifle geldi hoca. Tabi ki ucariiiim…
Bes dakika sonra Gin Zulu’yu kusanmis okyanustan esen tatli meltemde kanatla oynuyordum bile. Bu kanadin ozellikleri bizim sahip oldugumuz Ozone Buzz Z ile neredeyse ayni oldugundan ve Ytuhavk’da benzer seviyede arkadaslarimizin tercih ettigi bir kanat oldugunu bildigimizden cok tereddut etmedim dogrusu. Cok oyalamamak icin tepede pek takilmadan asagida beni bekleyen digerlerinin yanina yollandim. Havada olmayi ne kadar ozledigimi anlatamam. Uzucu olan, Steve’de As’in kilosuna uygun kanat olmayisi ve Yeni Zelanda’da ilk ucusu yalniz yapmis olmam oldu. As butun kiskancligiyla ekipmanlari acilen getirmekten bahsederken vedalasip ayrildik. Ne buyuk jest yeni dostumuzun yaptigi sey. Burda da yamasut camiasi cok dostane ve paylasimdan zevk aliyor gibi geldi bize.
Ozetle cok dolu ve eglenceli bir haftasonu gecirdik. Sanki haftaici yorucu is hayatimiz varmis da dinlenmek icin haftasonunu bekliyormusuz gibi, dolu dolu.
Aksama da evde Patsy’nin muhtesem rhubarb pie’i (rhubarb tarti) ile karsilandik. Yeni Zelanda’ya ozelmis. Rhubarb cok antin kuntin bir bitki. O bitkiden bu tatli nasil ortaya cikiyor anlamak zor. Yapraklari zehirli oldugu icin yenmiyormus, sadece saplari yeniyor yapraklarin. Biraz portakalli, biraz pembe, biraz eksi gibi ama ayni zamanda tatli gibi; pek lezzetliydi dogrusu, sizin yaptiginiz tarttan lezzetli olmasin. Ama bir saniye, oyle bir sey olamaz, siz hic tart yapmadiniz ki!
As & Re gokyuzunden bildirdi. (4 Eylul 2011)
tamam artık! uçmaya da başladığınıza göre geriye sadece uzaya çıkmak kaldı. onu da yakında tanışacağınız NASA yetkililerinden rica ederseniz kıracaklarını zanetmiyorum. e malum onlar da olması gerektiği gibi size küçük işler verir, karşılığında da uzaya çıkan mekiğin içine sizi de alır. ne biliyim mekiği yıkamak, kolileri taşımak filan.. :)
onun dışında da haftasonunun böyle güzel geçmesi gerçekten de güzel olmuş. sadece çalışmakla olma elbet, biraz da eğlenmek şart. bunu da Patsy’nin katkılarıyla yapıyor olmanız gurur verici. allah herkese böyle işveren, ev veren, yemek veren biri nasip etsin. amin!
bu arada küçük bir rica olacak. kişisel bir merak sadece bu. sizden rica etsem NZ’ye özgü yerel biraları da tanıtmanız. yani yazınızın küçük bir kısmında da olsa merak ediyorum. belki alkol kullanmıyor olabilirsiniz; lakin sadece fotoğrafı bile yeter. yerel biralar tercihimdir. eğer tadının da nasıl olduğunu anlatabilirseniz mutlu ve meshuuuudd olurum :) hem böylece bu yazılar daha da epik bir hal alır. öğreniriz, eğleniriz :)
şimdiden teşekkürler.
hafta sonu gezinize çok imrendim harika olmuş hele ki uçman daha da muhteşem. Aslıcım üzülme istediğin an senin de kanatlarını yollarım.( Bu arada teessüflerimi sunarım emrecim benim yaptığım tartları unutmuşsun.) Keyfinizin daim olmasını diliyorum ikinizi de çooooook öpüyorum.
annecim senin tartlarini unutur muyum hic :) sozum meclisten disari hani :P hatta burada senin muhtesem tarifli elmali tartini yapiyorum her hafta son 2 aydir ve her seferinde senin tartinin ustunu yaparken nasil hep E harfi yaptigini anlatiyorum hamuru ince uzun elinle ovusturup tartin ust suslemesini yaparken.
Kendim yaşamışcasına heyecanlandım okurken,, şahane tüm bu olan biten :) tart ayrı bir enteresan zaten,, sergi ise öylesine yeşil ve duyarlı bir çehrede dahi bu konulara dikkat çekecek kadar sanatçının ne denli duyarlı olduğunun göstergesi.. sizleri daha uzun süreler gökyüzünde görebilmek ümidiyle diyelim :) iyi eğlenceler
Selamlar,
Rhubarbi duyunca yazmadan edemedim, benim de kendisini kesfetmem biraz zaman almisti. Bu bitki aslinda pancarin ustunden cikiyor. Burada pancar alinca ustunde de bi demet rhubarb geliyo, dallarinin kirmiziligini da pancardan aliyor. Ben ilk zamanlar bilmedim bu nedir diye pancarini pisirip yesilligini atiyodum, sonra ogrendim ki o da yeniyomus:) Burada genelde salatasini yapiyorlar, bir de ispanak gibi yemegini pisiriyorlar. Payi da olurmus ama yemek kismet olmadi.
Neyse, ne zamandir yazmaya niyetliydim pancar bahanesiyle bi sesimi duyurayim dedim. Hem afiyetler olsun hem iyi ucuslar!
Cok keyifle okudugum bir yaziniz daha.Ucmus olmanizdan (Asli’cigim de Elbette ucacaktir) bile keyif aldim.Burada ucmaya gittiginizde hep tedirgin olurdum bilirsiniz.Gunlerinizin hep oyle gecmesini diler,beraber oldugunuz o harika insanlara saygilarimi sunarim.