Bir penguen hikayesi…

Gunesin aksam istirahatine cekilecegi saat yaklasirken eve donme zamani gelmisti artik. Az degil, neredeyse 15 km uzaktaydilar kendi plajlarindan. Her gun sabah saatinde ayrilip, aksama kadar oyunlar oynayip, balik kovalayip, yuzup yuzup sonra gun batimiyla eve donmeye aliskindi zaten bunyeleri.

Onlari kiyiya cikaracak son dalganin omzundayken tam, plajda buyuk bir yaratik olduguna dair seslendi arkadan bir tanesi digerlerine. Yukselen diger dalgadaki “iki taneler” dedi, “biri baya irice”. Biraz geriye dogru kayip biraraya toplanmaya ve yaratiklarin hareket edip etmediklerini izlemeye karar verdiler. Plaja paralel yuzup, besin zincirinde onlari ezme ihtimali olan bu canlilardan yeterince uzaklasmayi kararlastirdilar aralarinda. Deniz ayilari bu plaja geldiklerinde neler yasandigini herkes gayet iyi biliyordu. Derken yaratiklar hareket etti ve kuculdu, sonra kipirdamadilar bir daha. Belki o buyuk kaplumbagalardandilar, gecenlerde rastladiklari. Guvenli bir mesafeye kadar da yuzmuslerdi zaten, artik karaya cikabilirlerdi, gunes de neredeyse kaybolmak uzereydi.

Bu esnada
As ve Re hayretle bu kucuk kuslarin gogusleriyle kendilerini itip, ayaklarinin ustune kalkislarini izlemekteydiler. Yuzlerinde kesfedilmemis bir kus turu bulmuslarcasina bir saskinlik ve heyecanla sari gozlu penguenlerle bakismaktaydilar.
“Bu kum tepesine sindigimiz iyi oldu, bizim yuzumuzden kararsiz kalmislardi cikmakla cikmamak arasinda”, dedi As Re’ye fisiltiyla. Bu esnada penguenler siralanmis kum tepelerine dogru yuruyor ve silkinip vucutlarindaki su damlalarindan kurtulmaya calisiyorlardi.

:)

Isin gercegi bu plaja gelirken penguenlerle karsilasip karsilasmayacagimizi bilmiyorduk. Penguen plaji diye reklami yapilan, parali turlarin duzenlendigi, kamuflaj tunellerinin oldugu plaj burasi degildi. Hatta burdan kimse bahsetmemisti de. Yoksa hazirlikli gelir, saygida kusur etmez, kamuflaj ayarlardik mesela.

Neye niyet neye kismet
Otago Yarimadasi’nda dolasmaya ciktigimizda ilk hedefimiz albatroslari gormekti. Yarimadanin en ucunda bulunan albatros kolonisinin bakim ve beslenme evi, seyahat kitaplarinda ucretsiz diye gosterilse de yavruladigi ve bakildigi yeri gormek icin tur satin almak zorunda birakiyorlar sizi. Yeterince sansliysaniz ve hava durumu sizden yanaysa, albatroslari ucarken izlediginiz icin para almiyorlar sizden sagolsunlar. Ama bu bakimdan da pek sansli degildik, muhtesem parlak bir gunes vardi gokyuzunde ve azicik bile ruzgar yoktu (baska bir acidan da sansli:)). “Neden ucmuyorlar?”, diye sordugumda gorevliye, “kollarin uzunlugunda kanatlari var ve pek cirpmaktan hoslanmiyorlar. Genelde cok soguk ve ruzgarli gunleri seciyorlar.”, cevabini aldim. Sanki ben bilmiyorum iri olduklarini! Dondurucu soguk bir gunde gelmek lazim buraya, agaclar dusecekmis gibi sallanirken.

Albatros kolonisinden ayrildiktan sonra Portobello’dan gecerken “bakalim yarimadanin diger tarafinda ne varmis”, diye dusunduk. Boylece Okia Walk tabelasinin oldugu, 1bck saatlik yuruyus parkuruna geldik ve Mercimek’i buraya park ettik. Saat 3bcktu, gun batmadan donmus olacagimizi hesabederek basladik yurumeye.

Acayip yer sekillerinin ve bolgeye ait bitkilerin tekrar dogaya kazandirilmasina yonelik bitki yetistirme alanlarinin arasindan gecince “Beni gorurseniz saklanin, cunku ben cok utangacim!”, yazan bir tabelayla karsilastik. Aramazken penguen bulduk galiba diye dusunerek pek bir sevindik. Gizli gizli kum tepelerinin arasindan kafamizi uzattik kumsala, in cin top oynuyor. Bir yandan da ben gizliden gizliye deniz aslani goruruz de gozumuz secmez diye kaygilaniyordum, kayalarda onca foku gormeme ragmen anlamadigimi fakettikten sonra. Malum deniz aslanlari isirabiliyorlar, hem cok da iriler. Bu dusuncelerle kendimizi kumsalda bulduk iste. Kumsala ciktigimiz noktaya on deve boyunda bir X isareti koyup kumsalda yurumeye devam ettik. Penguenleri ilerdeki kayalikta bulmayi umuyoruz. Bu esnada tek korkum deniz aslanlari. Ya gozum secmezse!

“Kumsal pek genis, denize kadar bir hayli kacacak yerim olur herhalde. Karada hizli olan benim.”
Bu kaygiyla kumlari tararken gozum, ayak izlerine takiliyor. Ayni anda Re’de “suna bak, her neyse bu izleri yapan ayagini suruyor”, diyor :). 3 parmakli, perdeli ayakizleri ve ortadaki parmak bir ondeki izle birlesiyor. Izler kum tepelerine kadar gidip, debelenerek tepecige tirmanip, otlarin arasinda kayboluyor. Yan yana 3 ayri iz goruyoruz boyle ayni tepecigin arkasina giden, kosup gizli gizli bakiyoruz; ustunde debelenilmis otlardan baska birsey yok. Kumsalda yurumeye devam ediyoruz, butun izler denizden kum tepelerine geliyor, hicbiri denize gitmemis bugun. Ama peki nerdeler o zaman, kum tepelerinin arasinda da yoklar?
Sonra birden denize dogru giden izler ilisiyor gozumuze, paytak paytak, seri adimlar.
“Demek ki denizdeler!”, diyoruz birbirimize, peki simdi asil soru su “Bekleyecek miyiz? isirir mi dersin penguenler. Beni bi kere kaz isirmisti, baya acitiyor!”. Sonra sari bir gozle karsilasiyor gozum, dalgalarin arasinda bir kayboluyor bir ortaya cikiyor. Yalniz degil ustelik. Ordek gibi gorunuyorlar govde itibariyle. “Ne yapmaliyiz simdi”, diye durum degerlendirmesi yapiyoruz, kabak gibi de ortadayiz hani. “Mahremiyetime saygi gosterin” talebini simdiden ayaklar altina almisiz bile kibarca. “Çömel”, diyor aramizdaki uyanik, comeliyoruz kum tepesinin yamacina, otlarin arasina. Kamerami dayiyorum dizime. Ne buyuk sans ve ne buyuk sanssizlik, ortalik loslasmaya basliyor, bizim yuzumuzden sahile cikmalari gecikti. Ve kendilerince guvenli bir mesafeye gidip basliyorlar bir bir, yuzen yaratik formundan yuruyen yaratik formuna gecmeye. Inanilmaz bir goruntu. Defalarca belgesellerde gordum ama ciplak gozle izlemek pek acayip bir duygu. Plajin her yerinden karaya ayak basiyorlar, bizim bulundugumuz yer haric, birbirlerinin guvenle ulastiklarindan emin ola ola.

Kum tepelerinin arkasindan kus cigliklari geliyor. “Biri benim yatagimda yatmis galiba!”, “Biri benim hazirladigim yolu bozmus!”, bunlar Re’nin bakmaya gittigi yuvalar olmali. Gunes artik gorunmezken ama karanlik da iyice cokmemisken ayriliyoruz ordan hizli adimlarla. Kus sesleri yer degistiriyor zaten surekli, iyiceden hayatlarina burnumuzu sokmalayim penguenlerin.

As & Re ve sari gozlu penguen, Victory Beach’den bildirdi. (27 Haziran 2011)

Bu yazı günce, Yeni Zelanda içinde yayınlandı ve , , , , olarak etiketlendi. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.

1 Response to Bir penguen hikayesi…

  1. Mehmet bayrak dedi ki:

    Super bir maceraniz daha.Bu turden gezilerinizi rehbersiz yapmiyacaginizi umuyorum.Boyle bir doga ortaminda bulundugunuz icin cok sanslisiniz.Daha guzellerini yasamaniz dilegimle.

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s