Gecmis gunler var, Yeni Zelanda heyecanindan yayinlamakta geciktigimiz. Yavas yavas eksikleri de doldurmak lazim, eger seyahat gunlugu tutuyorsak.
Singapur ziyaretimiz NZ ucusu oncesi son duragimiz oldugundan pek bir silik kalmis olabilir sizlere yansitmaktaki eksikligimiz sebebiyle. Ama siskin gobegime sorarsaniz pek oyle unutulasi bir yer degilmis. Az degil 4 gun 3 gece gecirdik Singapur’da.
Eger cok sevgili dostumuz Hong olmasaydi biz hicbir sey anlayamazdik buradan. Hong ile bizim meshur Sicrayan Kaplan Koyaginda tanismistik ve sonraki 3-5 gunu birlikte gecirmistik. Buraya gelecegimizi duyunca da bize direk evinin kapilarini acti sagolsun.
Hizla, bir uctan diger uca ucarcasina astigimiz Malezya’nin ardindan Singapur bize cok farkli geldi. 4 aydir Dogu Asya’dayiz ve ilk tepkimiz “burasi Asya degil” seklinde oldu. Temiz sokaklar, trafik kurallarina veya basit toplumsal kurallara uyan insanlar, yuksek binalar ve son model hayat. Uzay cagi coktan gelmis buralara.
Sabahin korunde karsiladi bizi Hong, “erken gelme sakin biz bekleriz” demis olmamiza ragmen. Cok tezat bir sekilde ufacik bir tren istasyonundan ciktik bu uzay sehrine. Once dogruca eve attik kendimizi, cantalardan kurtulmak icin. Sonra basladik Hong onderliginde sehri yani ulkeyi gezmeye.
Ulke ufak, bizim ulkemizle kiyasladigimizda il boyutunda olabilir ama islem hacmine baktiginda hayli zengin. Toprak az, para cok olunca herseyi oyle ozenle secip itinayla dizmisler ki ulkede bosa harcanan tek arsa kalmamis olabilir. Sehir merkezindeki korfezi cevirip ic deniz yapmislar, oraya da devasa buyuk binalar dikmisler. Tepesinde ayri bir sehir daha olan Casino, oteller, is merkezleri, modern opera binasi ve bir suru ne idugu belirsiz uzayli yapisiyla, uzay cagi filmlerinde bir sette gibi hissediyor insan. “Nerede ucan arabalar?”, diyorum.
Dolasirken her kosede bir sanat etkinligi oldugunu goruyoruz. Sansimiza festival zamanina denk gelmisiz. Muzik, gosteri ya da resim gibi bir cok dalda etkinlik var etrafta goze takilan. Sehri pazarlamayi da iyi biliyorlar dogrusu. Gerekli gereksiz bir suru mesgale yaratmislar turistleri cekmek icin. En komik geleni Gece Safarisi (Night Safari). Oyle gozunun alabildigine toprak yok ki ne safarisi diye sordugumuzda, aslinda olayin gece gidilebilen bir hayvanat bahcesi oldugunu ogreniyoruz. “Uzay erigi, yersen!”
Ilk gunu sehir merkezinde gecirdikten sonra biraz da dogaya bakalim diyerek bir doga parkina gittik. Hong’un soyledigine gore az sayidaki parklardan bir tanesi bu. Tek sehirden olusan ve giderek kalabaliklasan bir ulke icin pek kiymetli. Hayran kaldik ozenle koruyup kolladiklari bu parka. Tropikal ormani itina ile koruduklari gibi icindeki maymun, kertenkele ve bilimum kus turunu de yasatmayi basarabilmisler. “Tree Top Walk” dedikleri, kanopi agaclarinin arasina kurulmus asma bir kopruden yuruyerek ormani kusbakisi olarak da gorebildik. Ismi lazim degil bir banka sponsor olmus bu icadin ormana kurulmasina. Bir suru parkurdan olusan patikalardan kendimize 13 km’lik bir rota birlestirerek 5 saatte tamamladik yuruyusumuzu, As’in pesinden kelebek kovalayarak.
Singapur’dan bahsedip de mutfagini atlamak olmaz. “Burdaki en onemli sosyal etkinlik yemege gitmek”, diyor Hong. Tipki ulkenin kendisi gibi, birkac milletin karisimindan olusuyor yemek kulturu de, herseyi bulmak mumkun. Abartisiz soyluyorum son 4 aydir yedigim en basarili yemekleri Hong’un onderliginde Singapur’da yedim. Deniz mahsullerini thai usulu, sebzeleri Cin usulu, tavugu ve bilimum kizartmalari asyali tarzinda yaparken hepsini avrupai standartlarla terbiyelemisler ve ortaya enfes lezzetler cikarmislar. Hong’un da yemek secimi konusunda engin tecrubelerinden faydalanarak, bize ne uygun gorduyse onu yedik, bir defa bile hayal kirikligina ugramadik. Hatta Cin’deyken yemeye korktugumuz bazi yemekleri burada hijyen huzuruyla tadarken kacirdigimiz seyler icin cok uzulduk.
Arada yedigimiz onlarca guzel menuyu atlayip, son gece Hong’un bize cektigi ziyafeti ozetlemek istiyorum musadenizle.
Eksili soslu yengec, musli acili karides, ananasli pilav, adini bir turlu ogrenemedigimiz baligin kizartmasi ve sebzeler. O masada bir tek raki eksikti, bir de dostlar. Cok ozleyecegime eminim buralarin yemeklerini.
Singapur’da halkin cogunu cekik gozluler olusturuyor. Cekik gozluler dedigime bakmayin, asyali demek istiyorum. Aslinda asyalilari oyle bildik yillarca ama gelip gorunce pek oyle olmadigini gorduk, cekik gozlu lafin gelisi. Her dil konusuluyor sokaklarda. Hong sakaci yoldan Singilish diye bir dil oldugundan bahsetti. Tarif ederken de soyle dedi; “sanki ingilizce konusuluyormus da sen anlamiyormussun gibi bir duyguya kapiliyorsan bil ki o singilishdir. Yani singapur ingilizcesi gibi, zamanla olusmus bir aksan gibi, dil gibi birsey”. Gercekten de ingilizce gibi geliyor kulaga ama hic birsey anlamiyorsun.
Biz aklimiz bir karis havada Hong’un onderliginde sehrin altini ustune getirdik 4 gun boyunca. Arada yeni gosterime giren Karayip Korsanlarini izlemeyi de ihmal etmedik. Garip birsey fark ettik bu esnada. Onca ulke gezdik gorduk 4 kita uzerinde ama hic sinema tiyatro gibi etkinliklere gitmedigimizi fark ettik. Hong’un anlattigi degisik bir ornek bu gibi kulturel aktiviteleri de tecrube etmemiz gerektigini hatirlatti bize. Tayland’da filmden once saygi durusunda milli mars okundugunu bilmiyorduk mesela, ilginc bir adetmis.
Asya’dan ayrilmadan konsantre ‘Asya suyu’ icmis gibi olduk sevgili dostumuzun katkisiyla, Singapur’da neseli ve lezzetli gunler gecirdik.
As & Re Asya’ya veda ederken bildirdi. (24mayis 2011)
Hong’un yuzundeki ifade zaten kendi kisiligini yansitiyor.Keske bir gun karsilassamda doya doya sarilsam bu insanligin yuz akina.