Geceyi biraz usuyerek biraz tedirginlikle gecirip saat 7’yi gecerken dikildik ayaga. Gunu dunyanin en buyuk Buddhasinin oldugu Lingyun Shan dogal alanini gezerek gecirecegiz. Saat 4’te toplum guvenligi merkezinden pasaportlarimizi alip yarim kalan isleri halletmeye Chengdu’ya donecegiz.
En buyuk Buddha derken insanin aklinda ne canlaniyor bilemedim simdi. Biraz tarif etmeye calisalim. As ile ayak bas tirnagina oturup ayaklarimizi asagiya sallandirabilecegimizi, bunun ne kadar keyifli olacagini konustuk mesela. Ikimizin birden rahatlikla sigmasi mumkun.
Keske tirmanmak yasak olmasaydi…
Kulak deliginden iceri egilmeden girebilir ve burnundan su kaydiragi yapabilirsiniz ama bu yaklasik 65 metreden asagiya duseceginiz anlamina geliyor.
71 metre yuksekliginde, dagdan tastan bir Buddha!
Bildigin dagi parcalayarak yapmislar. Bogaz Koprusu’nun altindan gecemez yani.
Dadu, Minjiang ve Qingyive nehirlerinin kesistikleri yerde nehirlere zapt eylesin, akintilardan teknelerin zarar gormesini onlesin diye bir rahip tarafindan ms. 8 yy’da yapilmaya baslanmis ve mevzu bahis rahibin olumunden sonra bile insasi devam edip, toplamda 90 senede falan tamamlanmis.
Tepeye cikarken gordumuz ufak ufak heykellerin ardindan Buyuk Buddha’nin korunmasi ve bakimi icin dagin tepesine insa edilmis Lingyun tapinagina ulastik. Burayi gezdikten sonra dev Buddha’nin kulagi hizasindan asagiya bakip, dag dibinden done done inen incecik merdivenlerle ayagina ulastik, neredeyse nehirle ayni seviyeye.
Hikayeye gore buradaki nehir birlesimindeki akintilar balikcilar icin tehlike yaratiyormus ya, bu duruma engel olmasi icin Buddha’dan yardim istemisler buyyyuuuuuk bir buda heykeli yaparak. Heykel bittikten sonra hersey duzelmis. Budistlere gore heykelin etkisi, bilimcilere gore ise dagdan cikan taslarin belli yerlerden nehre dokulmesi nedeniyle akintilarin degisimi. Kim bilir:)
Dev Buddha’ya hayretle uzun uzun baktiktan sonra bu guzel doga parkinin cardakli, havuzlu, nehir manzarali yollarinda ve bahcelerinde gezinmek uzere Budhha’nin huzurundan ayrildik. Gunun buyuk kismini issiz noktalarda oturup su ve kus sesi dinleyerek, agaclar arasindaki gizemli sis bulutlarini izleyerek, tepe uzerindeki yollarda ve patikalarda yuruyerek ve buyuk irmaklarin carpistigi genis bogazi izleyerek gecirdik.
Bir ara balikci koyunun icinden gecerken leziz noddellar yedik. Daralan zamanimiza aldirmayarak hizli hizli Buddha’nin daginin bitisigindeki daga devam edip Wuyou Tapinagi’na da ugradik. Ya da biraz aldirmis olabiliriz, cunku daga tirmanan merdivenleri cikarken soluk soluga kaldik aceleden, Sumela Manastiri’ni hatirlatti bu yol ve acelemiz. Oraya da sis gelmeden tirmanalim diye canimizi disimize takmistik zamaninda.
PSB’ye vaktinde gitmemiz gerekiyordu, 4’te orada olmali ve pasaportlarimizi almaliydik. Saat 3’e gelirken de istemeye istemeye bu huzurlu mekani terkedip pasaportlari almaya yollandik.
Hersey sorunsuz tamamlandi. Martin 19’una kadar, cin vizemiz 1 ay uzatilmis olarak aldik pasaportlari. Simdi sadece donup tibet izni ve tren biletini ogrenmemiz gerekiyordu.
Otobus garindan rahatca bilet alip Chengdu’ya saat 8 gibi ulastik. Cantalarimizi biraktigimiz hostelin garin yaninda olmasi tabii ki tesaduf degil. Usendigimiz icin o gece de orada kalmaya karar verdik. Yemege cikmadan evvel e-postalari kontrol ettik. Bir gelisme yok, yarin yerlerinde ziyaret edecegiz ajansi. Korkularimizi icimize atip ciktik odadan.
Kendimize bir mangalci bulduk. Raflardan 1 paraya sise takilmis sebzelerden veya 2-3 paraya cop sis ve deniz urunlerinden bir tepsiye secip veriyorsun, onlar da kapidaki mangalda pisirip getiriyor. Mekan gorsel olarak basarili olmasa da lezzet bakimindan gayet tatmin ediciydi.
Gece odaya cekilip aklimizdaki sorularla dinlenmeye calistik.
As & Em Chengdu’da gelismeleri beklerken bildirdi.