Hong Kong’un Kowloon bölgesindeki en meşhur caddelerinden olan Nathan Road (Nathan caddesi) üzerindeki bu binanın adı, birsürü farklı dükkan, yiyecek satıcısı, pansiyon ve dairelerin bir araya yığılmış olmasından geliyor sanırım. Ama aslında bu binanın şu anda hepimiz için en doğru tanımı: “aslı ile emre’nin kaldığı pansiyonun olduğu bina”.
Bir pansiyon odası düşünün ki banyo dahil toplam alan 7.5 metrekare falan. Yatak L şeklinde duruyor, öyle hayal edin. Ya da neden hayal edesiniz ki, bir fotoğraf koyuverelim şuraya değil mi!
Gördüğümüz pek çoğuna göre çok çok çok temiz. Yine de bu gece tulumlarda yatıyoruz:)
5. kattayız, C blokta. Toplamda 6 ya da 9 blok var ve binanın girişi Eminönü’yü aratmıyor. Farzedin ki bir cumartesi öğleden sonrası pişman edici bir yanlış kararla Eminönü’ne gitmişsiniz. Sağdan soldan acayip kokular geliyor. Her yer itiş kakış, iki-üç adımda bir sıkış sıkış duran, gelene geçene inceleyici gözlerle bakan arap-hintli-endonezyalı tipler, blok asansörlerinin önünde kuyruklar ve kendilerine benzemeyen herkese sürekli “yer lazım mı, kalacak yer lazım mı?” diye soran düşünceli insanlarla dolu. Kendinizi güvende ya da rahat hissetme ihtimaliniz hiç yok. Özellikle de akşam olunca mafyavari tipler çıkmış piyasaya, ikimizde de sürekli birbirimizi kollama ihtiyacı var.
Peki iki gündür sesimiz çıkmıyordu, biz nerdeydik? Rambler Kanalı’nın kenarında bir otelde 26. katta kaldık iki gece. İstanbul’dan yola çıkarken çok yorgun olacağımızı tahmin ettiğim için biraz rahat olsun, diken üstünde olmayalım diye otelde kalmayı, huzur içinde uyumayı planlamıştım. İyi ki öyle yapmışım. İlk günden Kowloon’a geldiğimizi düşünemiyorum. Kulağımızdan akmak üzere olan beynimizle neye uğradığımızı şaşardık herhalde.
Güzelce uyuduk (neredeyse dün öğlen saatine kadar), yıkandık paklandık, dinlendik ve öyle bıraktık kendimizi Hong Kong’un çılgın kalabalığının kucağına. Üstelik Hong Kong’daki pansiyon ve otellere karşı müthiş bir üstünlüğü daha vardı kaldığımız yerin; 26. katta kocaman bir pencere. Hem de liman manzaralı. Hayatımızda gördüğümüz en en en büyük liman, hatta Harem limanı bu limanın yanında Paşakapısı gibi kalır.
Şimdi kaldığımız odanın ise penceresi yok, sınav gibi birşey benim için.
Chungking Mansions’ın bizde yarattığı bu güven bunalımından sonra gidip kendimizi daha güvende hissedebileceğimiz bir yer aradık (18 Ocakta oluyor bunlar evet gün henüz bitmemişti), Sincere House adında bir binada bir pansiyon tuttuk. Yarın oraya geçeceğiz. Pansiyondaki bayan bu gece Chungking Mansions’da kalacağımızı duyunca “evet, tabi orası da kendine göre ünlü bir yer” dedi kıkırdayarak. Lonely Planet “burada kalmanız tavsiye edilmez ” diye eklemelidir belki de kitaplarına.
Sincere House ise alt katlarındaki hostellarda Çinliler’in kaldığı, üst katlardakilerde ise avrupalı turistlerin kaldığı nezih bir bina. Daha güvenli göründü bize.
Genel olarak 1 gecelik kalma fiyatları kişi başı 14$ ile 21$ arasında değişiyor, odanın kaç kişi olduğu ya da tuvaletin odada olup olmadığına göre. Tabii bir de gece gündüz daima etkinliklerle dolu Hong Kong’da etkinliğin yarattığı yoğunluğa bağlı fiyatlar. Kalma maliyeti Avrpa’ya göre ucuz, Asya’ya göre ise pahalı deniyor. Mesela biz iki kişi 33$’a kalmış olacağız, yarından itibaren. Bu gece bu penceresiz oda ise 26$.
Otel-motel konuları böyle işte. Asıl bomba yemek içmek mevzusu, o da bir başka hikaye.
bu resimden anlaşıldı ki siz haydarpaşa limanını gören rıhtımdaki otelin en üst katında gizleniyorsunuz.
bunlar sanki direk istanbulu taklit etmisler zaten.
ben resimde gordum, harem’e benzetebilmek icin arka plana bogaz koprusu bilem yapmislar kendilerine.
birde resimde gorunen odanin duvarlarina bakarssak, yataklari kaldirinca banyo mu oluyor sizin oda. (bkz 3. resim,chungking mansions.)
Aslııı, saçlarını mı kestirdin yola çıkmadan! çok güzel olmuş yavruuuu! bayıldımmm!
bi dakka ya emre de mi kestirdi? naptınız olm siz kendinize?
ühüüüü
26. kat olayı çok hoşuma gitti…