Iki gunluk seyahatimiz o kadar yorucu gibi gelmese de yorulmusuz herhalde ki saat 9 bucuga kadar uyumusuz. Denizde genelde sabah 7-8 arasi dikilirdik ayaga. Kendimizi pek ac bile hissetmedik. Biraz koyda aylaklandiktan sonra limana gitmeye karar verdik.
Liman deyince akliniza bir sey gelmesin, ufacik bi iskele; yakit, su, tuvalet ve cop kutulari. Ha bir de ilan panosu. Ne kadar duracagimizi bilmedigimizden iskeleye yanasmak istemedik. Keza tek kisilik iskeleyi bir yelkenli isgal ediyordu zaten. Hafif acigina demirleyip, sandala yakit bidonlarini ve copleri doldurup, iskeleye kurek cektik. Yaslicana bir amca guler yuzle karsilayip yakiti doldurmaya yardim etti. Parayi koydaki tek yerlesim yeri gibi gorunen Lodge isletmesine gidip vermek gerekiyormus.
Hazir gelmisken kendimizi kahve ve kek ile odullendirdik, halatta sallandik, atraksiyon panosundan cevreyi inceledik, yuruyus rotalarinin oldugu brosure goz attik, kimi ihtiyaclari giderdik ve koyda sakince sallanan Rocinante’yi izledik.
Asil isler donunceydi. Asli direkteki bozuk isigi tamir etmek icin ilk defa yukari cikacakti. Once oturup guzelce halattan bir merdiven yapti. Sonra harnessini giyip alabilecegimiz butun guvenlik onlemleriyle birlikte tirmanmaya hazirdi. Temkinli ve yavas yavas tirmandi pek bir zorluk yasamadan. Isik kovaninin eskimis ve curumus olmasi nedeniyle bir hayli zaman harcamak zorunda kaldi yukarida. Neyse ki hersey sorunsuz bir sekilde tamamlandi.
Artik kendimize yakinda bir koy bulmanin zamani gelmisti. Copper mine bay 15 dakika motor mesafesindeydi. Vardigimizda bizi cok guzel bir surpriz bekliyordu. Irili ufakli onlarca yunus koyun icinde oynasiyor ve muhtemelen aksam yemegini aradan cikariyorlardi. Biz gelince rahatsiz eder miyiz diye dusunurken bir kismi hemen gelip bizimle oynamaya basladilar bile. Koya sokulduk fakat demir atmaya kiyamiyorum. Teknenin onunde, altinda yaninda her yerindeler. Filmlerdeki o ciglik gibi incecik sesi duyuyoruz ara ara. Bakiyolar sanki bize, su atiyolar, ufacik ufacik sicriyorlar. Asli koyda biraz dolanip yer arandi ve uygun bir noktada attik demiri. Oturup yunuslari seyretmeye devam ettik.
Yunuslar bize olan ilgilerini yitirince gecip yemek hazirladik. Kizil gokyuzu altinda , yunuslarin oyuncu gosterilerini izlerken, koydaki tek tekne olmanin verdigi huzurla yemegimizi yedik.
Cok sakin bir geceydi. Disarida oturduk cok gec saate kadar. Ozlemisiz bu akdeniz ortamini dogrusu. Aysiz gece zifiri karanlikti. Yakamoz kavrami hep ay isigiyla iliskilendirilir ya hani, ama aslinda sudaki planktonlarin isimasidir (sudaki atesbocekleri onlar aslinda, degil mi?); iste zifiri karanlikta gorebilecegimiz en sairane ana sahit olduk boylece. Life of Pi’yi izleyenler hatirlar, bir gece Pi su yuzundeki buyulu isiklarla oynar ve sonra kocaman bir balina sicrayip herseyi dagitir ve ustelik balinanin koca govdesi adeta isiktandir. O buyulu isiklari gorduk biz de, sandalin ipiyle isiktan izler yaptik suya ve kepceyle karistirip suyu isil isil yaptik teknenin kicini gule oynaya.
Butun gun gayet huzurluydu bizim icin. Rahatladigimizi hissediyorduk. Hersey guzel gitmisti bir sey haric. Farkinda olmadan direk seyir isigini yaparken capa isigini bozmusuz bu sefer de yukarida. Uygun bir zamanda Asli’nin tekrar cikmasi gerekecek.
As & Re yunuslarin sularindan bildirdi ve buyulu isiklarin arasindan
Aralik 23, 2014 – Copper Mine Cove, Whangaparapara
Keyifle okuduğum bir maceraniz daha.Daha güzellerini de yasamaniz dileğimle hasretle opuyorum.