Her zamanki gibi sabah erkenden kalkip guzel bir kahvaltinin ardindan hizlica toparlandik. Kasaba cikisina geri yuruduk, araclar hizlanmadan evvel bizi gorecek kadar vakitleri olsun diyerekten. Karton onde, bas parmak havada :).
Ilk duranlar Amerikali genc bir cift oldu. California’dan gelmisler. Inanmazsiniz eleman Apple’da urun tasarimi yapiyormus, surekli Cin’deki fabrikaya uretim hattina gidiyormus. Bildigimiz i- urunlerinin, cikolota paketlenir gibi hattan cikip paketlendigi fabrikada calisiyormus yahu, dunya ne kucuk degil mi :). Biletleri ucuza mi almislar, esantiyon mu ne gelmis, yollari Yeni Zelanda’ya dusmus arkadaslarin. 20 km falan kuzeyimizde, geride kalan goller bolgesi sapagina bizi atana kadar neseyle sohbet ettik. Ozellikle Cin tecrubelerimizin paylasimi cok zevkliydi. Birbirimize sans dileyip ayrildik.
Aractan indigimizde biraz kaygiliydik sapaktan sonraki 12 kmlik yolda bir arac bulmak mumkun olabilecek mi diye. Yurumeyi goze almistik zaten de, o sicakta o cantalarla asfaltta 12 km yurumek gozumuzde buyuyordu, umit ve kaygi arasinda gidip geliyordu duygularimiz. Tam cantalari yerden almak uzereydik, diger aractan ineli 10 saniye olmustu ki hizla bir araba gecti yanimizdan. As ani bir refleksle el kaldirdi ama aracin arkasindan el sallamis bulundu aslinda. Hafif bir uzuntu yasadik, gecip gecebilecek tek araci kacirmis olma ihtimali nedeniyle. Derken ani bir frenle, tozu dumana katarak durup geri geri gelmeye basladi araba. Nasil bir sevinc bizde, kosmaya basladik arabaya dogru. Bulundugumuz yol yuruyuse baslayacagimiz Rotoroa golunden baska bir yere gitmiyordu. Ayni yolda, ayni yere dogru gidip bizi almamak ayip olurdu zaten. Amerikalilar sagolsunlar, yollarini soyle 500 metre kadar cevirip sapaga girip bizi yolun uygun bir noktasina birakip oyle geri donup yollarina devam etmislerdi.
Yeni yoldaslarimiz orta yasli, guleryuzlu Singapurlu bir ciftti. Zarif ince uzun cikolata tenli bir abla ile soluk benizli esi :). Bize, calismak icin geldikleri Yeni Zelanda’yi ne kadar da sevdiklerini, biraz Singapur’u, biraz seyahat aliskanliklarini anlattilar. Biz de onlara planladigimiz yuruyus rotasini ve gol gecislerini anlattik, cok imrendiler. Yolun bittigi ve muhtesem manzarasiyla aklimizi alan Rotoroa golunun otoparkinda ayrildik.
Yuruyuse baslamadan evvel golun tadini cikardik. Biraz guneslendik, golun kumsalinda ayaklarimizi isladik, topluca hazirlanip suya giren nehir kayagi egitim ekibini seyrettik. Elde kalan son sebzelerle bir ogle yemegi hazirladik. Bulasigimizi yikayip patikanin baslangicina gittik.
Golun tam diger ucunda, patika basindaki tabelaya gore 6 saat uzakta, haritaya gore 11 km uzaktaki Sabine Korucu kulubesine varmayi planliyoruz bugun. Rotoroa Golu ince uzun bir gol, patika da haritaya gore gol kenarindan devam ediyor. Saat 2 civari, bol gunesli bulutsuz bir gokyuzu, serin orman alti patika; butun sartlar yerli yerinde.

Rotoroa Golu'nden Rotoiti Golu'ne gecis rotasi. (Biz Rotoroa Golu'nun yukarda gorunmeyen ucundayiz. Asagi yukari sol ust kose oluyor...)
Tam ayrilmadan evvel yasli bir ciftle sohbet ettik. Bizi boyle hazirlanmis falan gorunce heveslenmisler. Zamaninda onlar da ne kadar yuruyus rotasi varsa gitmisler, onlari anlattilar. Bir de gittigimiz rotaya 1 tam gunluk yuruyusle ekleyebilecegimiz bir buzul golunu mutlaka gormemizi tavsiye ettiler. Oralarin en efsanevi yeriymis. Rotoiti Golu’ne donusumuzu de alternatif bir baska gecitten yapabilecegimizi soylediler. Biz de onlara o gecidi onceden inceledigimizi ama sirtimizdaki gereksiz onlarca kiloyla asmaya kasilacak bir yol oldugunu dusunmedigimizi soyledik. Belki onerdikleri mavi buzul golune ulasmamiz bile cok zahmetli olabilirdi. Tesekkur edip ayrilirken son bir tavsiyede daha bulundular. Bu golu yuruyerek degil de gol taxi ile asmamizi cunku uzun yillardir bakim yapilmayan bu patikanin cok bozulmus olabilecegini soylediler. Ama biz Murchison’da danismaya sormustuk ve yol acik bilgisini almistik, ustelik patikanin baslangicindaki tabelada da herhangi bir uyari yoktu. Tesekkur edip yola koyulduk.
Patikanin durumu hic de uyarildigimiz gibi kotu degil. Yol isaretleri muntazam ve gorulebilir bicimde cakilmis. Birer de sopa bulduk kendimize baston niyetine, tadini cikardik 3-4 saat kolayca akip giden patikanin. Orman, agaclar arasindan gorunen gol, mavi gokyuzunde akan pufidik beyaz bulutlar, kus sesleri; degmeyin keyfimize.
Sonra sonra basladi yikilmis agaclarin yolu kapadigi yerler.
Ama cok zorlanmiyoruz, zaten patika bakimi yapilmis, bazi agac govdeleri kesilerek yol acilmis.
Henuz el degmemis bozuk yerlerden de en kotu ihtimalle cantayi indirip altindan ustunden bir yerinden yuvarlayip, aradan kivrilip gecip devam ediyoruz.
Kendimizi birer korucu gibi ya da bir yari-elf gibi hissedip ormanda iz surerek oralardan geciyormusuz gibi egleniyoruz.
Derken buyuk bir heyelanla kaymis, cok genis bir yakaya geldik. Bir an basit bir gecis gibi geldi, bayir yukari yurursek oradan geceriz sandik. Ben cantayi birakip kontrole ciktim. Git git bitmiyor ve gececek hicbir yer yok. Ustelik patika isaretleri de gorunmuyor. Yuzlerce agac kokundeki toprak yiginiyla birlikte patir patir devrilmis! Sanki Godzilla ile King Kong hinzirca sakalasirken etrafta yuvarlanip herseyi devirivermisler gibi. Asagi geri geldim, agaclarin arasindan patika isaretlerini secmeye calistik, yolun devamina nisan alabilmek icin. Gozumuze uygun gorunen bir araya daldik. Eglenceli ama bir o kadar da zor. Agaclarin kimi yerde ustunden kimi yerde altindan geciyoruz. Daha ilerleyemez olunca biraz donup biraz yukari cikmaya calisip oradan tekrar deniyoruz. As garibim, kendi kadar cantayla kendini yukseklere cekmekte, ayagini yukari atinca agirligini yukari almakta cok zorlaniyor. En son bir hayli atlamali hoplamali bir yere geldigimizde once kendi cantamla gidebildigim kadar gidip, yikilmis bolgeden ciktigimi anlayinca cantayi birakip donup As’in cantayi aliyorum. Belki pratikte 100 metre bile degil gectigimiz yikinti ama 1 saatten fazla vaktimizi almistir herhalde, kaslardaki asiri yorgunluk da esantiyonu. Biraz kaygi var icimizde, bunun gibi yikilmis agacli bolge baska var midir acaba diye. Bir yandan da kulubeye bir hayli yaklasmis olmamiz gerektigini dusunuyoruz. Neyse ki yikintidan cikinca agaclar ve patika isaretleri yerli yerinde.
Yikilmis agaclardan sonra 1-2 saat daha devam ettik ve baska oylesine zorlu engelle karsilasmadik. Fakat kulube bir turlu gelmek bilmiyordu. Saat 9 olmaya ve hava orman icinde kararmaya baslamisti. Ehh 7 saat olmus yola cikali, normal sartlarda 6 saatlik bir patikada oldugumuza, heyelanli bolgede de fazladan zaman harcadigimiza gore her an varmaliyiz kulubeye artik. Ama bir turlu varamiyoruz.
Sonra hic planda veya tahminde olmayan birsey oldu. Nelson Goller Bolgesi icin iddiali bir sekilde acik ve piril piril dedikleri hava durumu, puskurtu seklinde islatan/islatmayan ama insanin sinirini bozan bir yagisa dondu ve saat 9 bucuk olmadan hava birden kapkara oluverdi. Haydaaa! Fenerleri cikardik. Kafa feneri almistik kendimize, 2 gun evvel Nelson’dan, yeni yil hediyesi olarak, iyi ki almisiz! 100 lumen araba fari gibi aydinlatiyor, hehayt beea!
Islanan agac kokleri nedeniyle potansiyel bilek kirma tehlikesi altinda, karanlikta secmekte zorlandigimiz patikayi ve ucgen isaretleri arayaraktan 2 saat daha devam ettik yola. Cok degil, 6 ay evvel ormanda karanliga yakalanma durumunu tecrube etmistik ve bir daha olmamasi icin kendi kendimize bir suru telkinde bulunmustuk. Ama her zaman evdeki hesap carsiya uymuyor. Kulubeyi gecip gecmedigimiz konusunda endise ettik bir ara, uygun bir yer bulup kamp mi atsak diye konustuk aramizda. Cok da acikmistik, yese miydik acaba? Her endisemizi, yaklastigimiz dusuncesiyle dindirmeye calistik. 11 bucuk olmustu saat acliktan ve yurumekten tukenmis bir sekilde, ormanin hafiften seyrelip patikanin tekrar gole yaklastigi bir noktada kulubeye gelmis bulduk kendimizi.
Ben yolda 1-2 kez kaymisim, afedersiniz k.cim-basim pacalar falan camur icinde. Cantalarin yagmurluklarini gecirmisiz, sipir sipir su damliyor. Aslinda kulubede degil de cadirda kalmayi planlamistik ama hemen vazgecip kulubeye daldik tabi ki, o kadar yorgunluktan sonra. Neyse ki bizden once kulubeye gelen ve muhtemelen o anda icerde uyumakta olan birileri sobayi coktan yakmisti. Girdigimizde icerisi ilikti zaten. Alelacele yemegimizi hazirladik. Gece yarisi falan demeden carcabuk indirdik mideye. Ustumuzdekiler kurusun diye sobanin ustundeki cubuklara astik. Kapiyi fazla gicirdatmadan yatakhaneye daldik. Yarim saat bile surmedi tuluma girip, bize neyin carptigini anlamadan uykuya dalisimiz.
As & Re Golbasi kulubesinden bildirdi. (2 Ocak 2012, Sabine Hut, Lake Rotoroa-Nelson Lakes National Park)
Tek kelimeyle şahane şahane. Özletiyorsunuz bana Yeni Zelanda’yı şimdi.
Cok riskli amma enfes bir macera yasanmis.Cesaretinize hayran kaldim.Goruntuler harika.Ancak gelecekte bu denli riskleri almamanizi onemle rica ediyorum.Merak ettigim bir seyde hic yabani hayvanin olmayisi.Daha guzel macerlarida saglikli ve uzun omrunuzde dolu dolu yasamaniz dilegimle.