Sabah kalktigimiz gibi dogruca Tibet tapinagina gittik, gozumuzun capagiyla. Tapinaga fotograf makinasi ve cep telefonu ile girmek yasak Dalai Lama gelecegi icin. Odada biraktik herseyimizi. Saat sabahin 8’ini gecmis degil.
Gercekten de fisildayarak soylemisti rahip ama cok gizli bir organizasyon da degilmis kalabaliga bakilirsa. Sokakta akin akin rahipler tapinaga dogru gidiyorlar. Aralarda bordo giyinmemis olan herkes dikkat cekiyor haliyle. O kadar kalabalik ki ortam, ne oturacak ne de yuruyecek yer var iceride.
Disarda kocaman afisler asili Tibet’in ozgurluk dayanismasini ve bugune kadar yasanan olaylari anlatan. Cin, bu silahsiz insanlarin bariscil ulkesini 1950 yilinda isgal ettiginden beri bir milyondan fazla Tibetlinin bu esaret yillarinda oldugu soyleniyor afislerde. Yine afislere baktigimizda neden 2008’de Tibet’e marttan sonra hic girilemedigini, bolgenin turist ziyaretine neden kapatildigini daha carpici bir sekilde anliyoruz. Oturma eylemi yapan Tibetlilere ates acarak cok sayida insani oldurmus o sene Cinli guvenlik gucleri ve martta kapanan kapilar yasananlar sebebiyle o yil bir daha acilmamis. Bu yil da yine siddetli eylem mudahalelerinin gizli cekilmis fotograflarini asmislar etrafa, 16 mart 2011 tarihli. O yuzdenmis demek ki bu yil martta gidemeyisimiz oraya yine. Bir de dunyanin yasi en kucuk siyasi tutuklusunun hikayesi anlatiliyor afislerde. Alti yasindaymis ortadan kayboldugunda Panchen Lama’nin onbirinci reankarnasyonu olduguna inanilan cocuk. 95 yilindan beri de Cin’in politik amacla kacirdigi bu cocuktan hic haber alinamamis. Zaten onuncu Panchen Lama da cesitli iskenceler sonucu olmus esir tutulurken ama bilinmez bir sekilde kayboldu diyorlar resmi sitede.
Saat coktan dokuz olmustu bile sabah ayini basladiginda. Ayinler normalde rahip olmayanlara kapali oldugu icin daha once bu ayinleri gorememistik lama manastirlarinda. Sadece kapidan sesi ve muzigi dinlemistik Shangri-La’da mesela. Burada herkes davetli iceriye. Aslinda cok farkli birsey olmadi. Aynen disaridan dinledigimiz gibi dualar okundu. Rahiplerden bazilari ekmek ve yak sutu cayi dagittilar ulasabildikleri kadar insana. Para dagitildi rahiplere tomar tomar ama sadece rahiplere. Ufak bir mebla dusuyor tabi herkese, 100 rubi yani 3-4 lira falan kisi basi. Ama kimse iki defa istemiyor, bir baska dagitici gelip tekrar vermek isteyince aldiklarini soyleyip geri ceviriyorlar. Ac gozluluk yok!
Dualardan sonra kisacik bir konusma yapti 14. Dalai Lama. Sonra taninmis baris gulucuklerini dagitarak ve etrafi selamlayarak ayrildi mekandan. Her yere demokrasi ve baris goturmeye cok merakli cok bilmis dunya devletleri son 60 yildir dunyanin dort bir kosesine silahla demokrasi goturmusler de, bu silahsiz toplumun cilesini nasil gormezden gelmisler acaba! “Nobel baris odulu” ile farkinda olduklarini gostermis olmalari yetti demek ki mudaheleci egilimlerini tatmin etmelerine. Aklimiz Tibet’in yasadiklari ile yorulmus bir sekilde ayrildik sabah ayininden.
Shangri-La’dan beri ilk defa karsilastigimiz guzel Tibet ekmekleri ile kahvalti ettikten sonra kendimize yuruyus rotasi aradik etrafta. Ne yazik ki Hindistan’daki bu son duragimiza cok fazla zaman ayiramiyorduk. Oyle uzun rotalara bakmamiz mumkun degildi. Gunubirlik yerlere bakindik ve hemen arkamizdaki tepenin zirvesine gidebilecegimizi ogrendik.
Aslinda zorlu bir yuruyus yolu degil hani, kimi araclar bile cikabiliyor yukari.
Yuksek cam agaclarinin golgesinde 5-6 saatlik bir yuruyusle tepeyi cepecevre dolasip donduk odamiza yorgun argin. Bol oksijen, bol temiz hava demek isterdim ama ne yazik ki buralara kadar kirli havanin tozlu pusu ulasmakta. Sehirlerde koca koca cop yiginlarini atese veriyorlar, plastik yakiyorlar, kotu yakit kullaniyorlar ve durmadan ruzgarla yerden kalkan bir toz bulutu var. “2300 metredesiniz” tabelasini gordugumuzde bile halen ovanin tozlu pis havasinin bize kadar ulastigi gozle secilebiliyordu. Bu ulkede insan omru kendiliginden kisaliyordur olsa gerek.
Turumuz esnasinda iki ufak koyden gectik. Bu bolgeye cogunlukla Tibet’ten gelen multeciler yerlestirilmis durumda. Birer goz oda gecekondu gibi evlere yerlesmis bircogu. Tipoloji Hintlilerden bir hayli farkli oldugu icin kolayca secilebiliyor Tibet ahalisi. Fakirlik kacinilmaz ama okuduklarimiza gore Hindistan gecikerek de olsa kucak acmis durumda onlara, pek zorluk cikarmiyor anladigimiz kadariyla. Bu konuda sohbet ettigimiz bir Hintli burada multeci gibi degil bir Hintli gibi yasadiklarini soyluyor. Koylerden birinde kocaman bir okul vardi Tibet’li cocuklarin okudugu, yaninda da yatakhane binasi ve kocaman bir futbol sahasi topraktan. Bagislarla ve gonullu hizmetlerle varligini surduren bu okul cok onemli olmali onlar icin. Duvarda kocaman harflerle “ogrenmek icin gel, hizmet etmek icin git” yaziyor (“come to learn, go to serve”). Insanin ici titriyor!
Diger koyde ufak bir gol olmasi gerekiyordu heybetli cam agaclariyla cevrili. “Burda midir nerdedir” derken kendimizi ortasinda buldozer calisan bos bir alana bakarken bulduk, kenarinda da golun adinin yazili oldugu tabela; Dal Lake (Dal golu). Inanamadik. Meger duzenleme (yani betonlama) calismalari icin suyunu bosaltmislar golun. Cevresindeki cam agaclari koruma altinda olan bir tur ve etraftaki toza ragmen hala muhtesem bir tonu var yesilin. Bos gol yatagina bakip, golu hayal edip yola devam ettik.
As&Re Dalai Lama’yi ziyaretten donunce bildirdi. (26 Nisan 2011)