Bugun 23 Nisan, nese doluyor insan!
Memleketten bunca km uzakta olsak da, zaman zaman gunu dunu birbirine karistirip haftanin hangi gununde oldugumuzu iskalasak da, farkindayiz ki bugun 23 Nisan. Haridwar’dan Amritsar’a giden trenin klimasiz vagonunda sicaktan kavrulmaktayiz. Yolculuk 7 saat.
Su anda evde olsaydik, muhtemelen bir “23 Nisan” resepsiyonu esliginde, “dini bayramlari kutluyoruz da neden milli bayramlari kutlamiyoruz” soyleyisimizi gerceklestiriyor olurduk. Evlilik yildonumumuzu de bu sekilde aradan cikarirdik. Evliligimizin 2. Yili, ulusal egemenligimizin 91. yili.
Ulusal egemenligimizin 91. yili kutlu mutlu olsun, gidisat kaygi verici olsa da.
Hindistan’a geldigimiz gunden beri icine dustugumuz diyaloglari bir sekilde aktarmak istiyorduk zaten, 23 Nisan vesilesiyle yazdigimiz yaziya denk gelmesi pek yerinde oldu. Tarih derslerinde gecen Ingiliz mandasi-Amerikan mandasi olma kavrami var ya hani, otuzumuza gelirken ancak sekil buldu kafamizda, anlayis kitligi iste. Insan gormeden anlamiyor tam demek ki. Yillarca Ingilizler tarafindan somurulmus Hindistan’i gorunce biraz biraz anliyor iste. Her ne kadar Gandhi’yi bagrindan cikarmis olsa da bu toplum, gec gelen bagimsizligin nasil da lekeli oldugunu ancak gorunce anliyor insan.
Kurtulus savasi atesini atesleyen ve bu atesle yananlarin varligina sukurler olsun. Yoksa su anda kahvaltida sutlu cay iciyor, ekmek ustune muz dilimliyor, yer yer arap ulkelerine benzer bicimde giyiniyor, yari ingilizce yari turkce(ya da arapca mi demeliyim bilmiyorum) konusuyor, her karsilastigimiza “Sir”(sòr-efendim baabinda) diyor, hangi alfabede yazdigimiz muammasi disinda okuma orani %30u gecince neredeyse herkesi okuyup yaziyor sayiyor olacaktik.
Konustugumuz kac kisinin ulkemizin kendisine ait bir dili olmasina sasirdigini sayamadik, hatta yuzlerindeki inanamayis ifadesini gorurseniz ancak anlayabilirsiniz bunun nasil ulasilmasi zor birsey oldugunu.
Dahasi bir sabah kahvaltisinda yesil cay icen Re ile sohbet eden sutlu cay icen bir Hintli’nin hayreti daha da aktarilasi:
H:sizin ulkenizde ingilizce konusuluyor degil mi?
Re:hayir biz Turkce konusuyoruz.
H:Ingilizce kokenli mi?
Re:yoo,halis muhlis turkce?
H:alfabe peki,ingiliz afabesi di mi?
Re:yani aslinda latin alfabesi ama!?!
Bir baskasini Agra’da Fatehpur Sikri’yi ziyaretimiz sirasinda yasadik. Rehber once bizi Amerikali sandi, Turkuz dedik (hadi re tamam da bana bakip!). Sonra aramizda konustugumuz dili anlamayinca hayretle “sizin kendi diliniz mi var!” dedi. “evet” dedik. Cok normal birsey degil mi! Biz o andan sonra tam olarak idrak etmeye basladik aslinda cok lutfedilmis birsey oldugunu! Rehberin ikinci bombasi, beni Ataturk’un var olmus olmasina sukrettiren ikinci sorusu Tac Mahal’de geldi. “Senin burka giyiyor olman gerekmiyor mu?” Bunu ingilizcenin tavsiye eden (should) soyleme bicimiyle soylemis olmasi da dikkate deger bence. Nerdeyse her sehirde bulunan musluman mahallelerinde kadinlar carsafli veya burkali, erkekler cuppeli takkeli oluyorlar; komsulari olan arap ulkeleri gibi.
Dini dagilimiyla bir hayli cesitlilik gosteren bu ulkede dolasirken Kurtulus Savasini ve Ataturk inklaplarini hic yasamamis bir Turkiye ilisti gozumuze sokak aralarinda; takkesiyle, sarigiyla, burkasiyla, fakirligiyle, cehaletiyle. Dehsete kapildik. Muasir medeniyetler seviyesine ulasmak uzere bunca hengame yasamis milletimizin son donemlerde bu cizgiyi terketmeye yonelik ugrasina tekrardan anlam veremedik. Gandhi ile Ataturk bir yerlerde karsilasiyorlarsa sayet, ortak uzuntuleri olacaktir diye dusunduk, ya da belki de coktan mezarlarinda ters donmuslerdir(tabi Gandhi’yi yakmadilarsa). Gec kazanilmis bagimsizligini hazmedememis, kimlik bunalimi yasayan bir Hindistan goruyoruz burdan. Binbir zorlukla kazanilmis bagimsizligindan memnuniyetsizlik duyan, elindekinin kiymetini bilmeyen, yonunu kaybetmis bir Turkiye goruyoruz ayni noktadan. Ve haddimize dusmeyerek cok konusuyoruz galiba.
“Cok buyuk bayram bu bayram, herkese kutlu olsun!” diyor, Izmir marsi esliginde kaciyoruz.
Her ne kadar surc-i lisan ettikse affola…
Evet bir bayram ertesi size mutluluklar yazmayacaksınız diye hayıflanıyorduk.Siz dönmemek üzere gittiniz belki ama bize ve TC devletinin ilelebet yaşayabilmesi için size ihtiyacı var.Takkecilere bir ders veremezsek 12 haziranda oralardan daha kötü ülke olabiliriz.Onun için kendini Türk hissedenin destek ve kalp atışlarına ihtiyacımız var.Gelecek neslimizden başka beklediğimiz,neslimize bırakacağımız değerlerden başka bir dileğimiz yok.Her şeye rağmen mücadeleye devam.Döneceğiniz günleri hasretle bekleyerek öpüyoruz.Herkes iyi,kendinize iyi bakın.Yoksullukları görünce belki az kazansanızda ülkenizde olmayı düşünürsünüz.Hoşça sağlıcakla kalın…
23 nisan ulusal egemenlik icin elbette ki yazilacak cok sey var.En guzellerini Nazim Hikmet zaten yazmisti kurtulus savasi destanlari ile.Nur icinde yatsin.Sizin evlilik yil donumunuz kutlu olsun.Nice saglikli ve mutlu yil donumleri diliyorum.
leyleklerim benim, nice mutlu uzun yıllar beraber olmanız dileği ile evlilik yıl dönümğnüzü kutluyorum. 23 Niasan’ın önemi ve değeri üzerindeki düşüncelerinizi çok sevdim. Çok geç öğrendiğinizi düşünmüyorum sadece oralaı görünce bu duygularınızın daha çok pekiştiğinizi düşünüyorum. Çünkü bizler sizleri egemenligin nekadar önemli olduğunu ve Atatürk’e nekadar çok şey borçlu olduğumuzu öğreterek yetiştirdik.
İkinizi de çooooook çooooook öpüyorum.
Atamızı saygıyla ve sevgiyle anıyoruz, verdiğiniz örnekler çok dikkat çekici gerçekten. Öpüyoruz çok