Hindistan’da tren bileti almak tek kelimeyle eziyet. Eziyetin asamalarini sizinle paylasmayi bir borc biliyorum. Okumasi eglenceli olmayabilir, bence de sıkıcı bır konu. Lutfen kusuruma bakmayin.
Once bize onerilen bicimde bilgisayarli rezervasyon ofisi’ne gidiyoruz. Sira bekliyoruz, itis kakis arasinda. Artik o kadar rahatsiz ediyor ki nefeslerini ensemde hissedecek mesafede durmalari, donup ‘itmesene ya!’ diyorum. Kabaligi ogreniyoruz yavas yavas. Sira bize gelince gise memuru: “siz bugun gitmek istiyorsunuz, bunu icin icerdeki simdiki satinalma gisesine gitmeniz lazim”, diyor. Peki, ona da gideriz.
Istasyon binasinda bulunan simdiki satinalma gisesine gidiyoruz. Gise gorevlisi bir suru tren numarasi yazarak bir suru sey anlatiyor. Zaten camin arkasinda oldugu icin azicik duyulan sesi, aksaniyla birlesince anlamsiz seslere donusuyor. Tepem atiyor bu defa. “Lutfen” diyorum. “karmasiklastirmayin, basitce soyleyin. Biz Delhi’ye gidecegiz, en uygun tren biletini verin iste.” Tekrar birseyler soyluyor butun numaralari da sayarak. Evet, hepsi ingilizce biliyor bu calisanlarin ama anlasilmadiktan sonra neye yarar! Sadece sunu anliyoruz soylediklerinden. Bu giseden sadece trenin hareketine son 1 saat kala bilet alinabiliyor. Onun disinda eliyle isaret ettigi bir baska giseye gitmemiz gerekli. Gidiyoruz.
Yeni gisede isler kolay oluyor. Burasi “bilgisayarli su anda rezervazson gisesi”. Re giriyor siraya, ben yanasmiyorum. Az onceki gorevlinin yazdigi numaralari gosteriyor. 2 bilet kapip geliyor.
– “Kos” diyor.
– “Nereye kosuyoruz ya!?” 3-5 dakika icinde gececekmis bu tren bu istasyondan. Kosuyoruz… Biz binaya giderken bir tren gidiyor, bizim miydi bilemiyoruz.
Kosa kosa gidip cantalarimizi sabah biraktigimiz emanetten aliyoruz. Kosa kosa emanetteki adamin soyledigi perona gidiyoruz. Klimali vagonlardan birine yanasip bileti gosteriyoruz, “klimasiz vagona gitmeniz gerekli” diyor gosterdigimiz kisi. Trenin yaninda bir bilet kontroloru yakalayip, “biz bu vagona binmek istiyoruz parasi neyse verecegim” diyor Re. Cevap vermiyor adam. “Gel” demis gibi pesinden gidiyoruz. Vagonunun kapisinda bekliyoruz.
Ne gel diyen var ne gelme! Daliyoruz iceri, bos buldugumuz bir yere oturuyoruz. Altu ustu ikibucuk saatmis Agra’dan Delhi. Ne olacak ki, birisi gelirse dolasiriz ortalikta.
Biz kosa kosa ve izinsizce trene bindikten yaklasik bir saat sonra hareket ediyor tren. Ne iyi etmisiz de kosmusuz, yetisemeyebilirdik degil mi! Kaygiliyiz. Saat 20:30. Az sonra bilet kontroloru gelip bize baska iki koltuk numarasi soyluyor, gidip oraya oturalim diye. Bulundugumuz yerde kalmak istiyoruz, “Kalabilirsiniz” diyor. Bu onu ikinci gorusumuz. Kendisini 3. gorusumuzde 500 rupi istiyor bizden, bilet farki olarak (acaba farki mi?). Memnuniyetle veriyoruz. Diger vagonlarin yanindan gecip olabilecekleri hayal ettikten sonra hic de pahali degil! Zaten 15-17 lira gibi bir paraya denk geliyor. Parayi aldiktan sonra da kayboluyor ortaliktan ki Delhi’ye varmamiz gereken saatte hala daha varmamis oldugumuzda kimseye soramayalim.
Gece ya da sabaha karsi mi demeliyim, birbucukta iniyoruz trenden, geldigimizi zarzor anlayarak, apar topar. Bu yolculuga ikibucuk saat dediklerini, gece yarisi sokakta olmanin verdigi kizginlikla hatirliyorum. Istasyonun kapisina yaklasinca apaci kilikli iki adam bize dogru geliyor, kesin motorcu bunlar, anliyoruz. Kapidaki polise yanasip, “bizi guvenli bir sekilde taksiye bindirir misiniz?”, diyorum. “Bu arkadasla gidin diyor, guvenli.”, apaci karakterlerden cok sakalli olanini isaret ederek. Haaydi bakalim.
Adam tutturuyor:
– “450 rupi isterim. Orasi 20km”.
– “200 veririm”, diyor Re.
Adam, “350”.
– “Kac km orasi”, diye soruyorum.
– “20 km, cok uzak, hem gece masrafi var.”
Biliyoruz ki en cok 8-9 km mesafede.
– “250 rupi veririm, 1 rupi bile fazlasini vermem, oturur sabahi beklerim istasyonda.”, diyorum.
1 kurus fazla vermem yaklasimi ise yariyor,
– “Iyi madem”diyor adam.
“Amma kizdin haa” diyor Re yolda. Kibar oldukca iligini somurmeye calisiyorlar, bikiyor insan. Sofor rezervasyonumuz olup olmadigini soruyor, biliyoruz ki bizi kendi tanidigi bir yere goturmek istiyor komisyon almak icin. Bizim gitmek istedigimiz yer icin “orda yer yoktur simdi, onay almis miydiniz?” diyor. “Telefon ettik”, diye cevap veriyoruz, “ustelik onlar soylemislerdi bize 8-9 km oldugunu”. Devam ettirmiyor sofor konusmayi, yalaninin yakalandigini biliyor artik.
Delhi caddelerinde gidiyoruz, saat gecenin 2’si ve her yer gun gibi aydinlik. Etrafini gorebilince insan daha guvende hissediyor, karanlikta saklanmis birsey yok. Tabelalarda 3 dil goze carpiyor hemen, Hintce (oyledir herhalde!), Ingilizce ve Arapca.
Hostele variyoruz sagsalim. Odamiza cikiyoruz, yarim saat suren kayit isleminin ardindan. Dus ve uyku. Ozledigimiz iki sey.
Iste Hindistan’da tren yolculugunun 3. ayagi budur dostlar…
(17Nisan 2011, 08:50)
iste budur yahu.
okurken roman gibi devamını merak ettiren bu yazı çok iyiydi..
hep böyle heyecanlı ve enteresandman yazılar olsun =)
Sizi uzen bu kabaliklarin ve ac gozluluklerin devami gelmez insallah.En azinda siz uzak durmaya calisin.Cok opuyorum.
:) ben ülkemize gelen turistlere kaba davranan taksicilerimize kızardım. yolu uzatım götürenlere ve hatta beyoğlu arka sokaklarının rezilliğinden utanırdım.
sizi okudukça biz hiçte fena sayılmayız diyorum şimdi.