2 gun uzun uzun dinlenip ense yaptiktan sonra Angkor Wat’a gitme vaktinin geldigine karar verdik.
Tuk tuk ile kucuk tur ya da buyuk tur diye tarif ettikleri 2 guzergahdan birini tercih etmemiz icin her turlu yolu denediler misafirhaneden ayrilirken. 20 para ona vermek yerine 4 paraya “bizi sadece ilk tapinaga goturun gerisine karismayin” seklinde uzun uzun bastirdik. “Yururuz abi nolcek ki” diyerek gittik mekana. Bizi oraya goturen tuk tuk soforumuz artik ayrilacakken donusu ne yapacaksiniz diye sordu bir umut. Onu da yururuz biz dedik. Yuruyemezsiniz, baska tuk tuk’a binersiniz siz dedi. Yok binmeyiz falan derken eleman artik pes edip tamam gidis gelis parasina sizi butun gun gezdiririm diyerek katildi bize ve gununu bize adadi. Herseyi bu kadar ince hesaplarla ya da pazarliklarla yaparken tapinak girisine 40 para vermek koysa da baska secenegimiz yoktu. Bu debi ile Angkor tapinagi Kambocyanin ana gecim kaynagi olabilir.
Gezimize Angkor Wat tapinagiyla basladik. Yapi devasa, dunyanin en buyugu olabilir. Itiraf etmeliyim ki bekledigim sey cevresi temizlenmis ve cogu binasi restore edilip tekrar dikilmis kocaman bir tapinak gormek degildi. 100 kusur sene evvel tamamen agaclarin, sarmasiklarin, maymunlarin, kaplanlarin, tehlikeli surungen ve orumceklerin mekan tuttugu, ucsuz bucaksiz tropikal bir ormanin ortasinda kesfedilen bu buyuk Khmer sehri simdi kalabalik bir turistik merkez olmus.
Aslinda once genel bir bilgi vermek gerekliydi belki. Angkor tarihi sehri ormana yayilmis bircok tapinak, saray, universite ve baskenti olusturan surlarla cevrili bir yapilar toplulugundan olusuyor. Yuruyerek gezilecek kadar kucuk bir alan degil ama 3 gunluk bilet aldigimiz icin agir agir dolasiriz diye dusunmustuk. Sehrin onemli kismini donen kucuk tur 20 km civarinda. Sehir zaten Siem Reap’e 7-8 km uzaklikta.
Tapinagi bizim buldugumuz haliyle degil de Indiana Jones’un buldugu haliyle gormek isterdik dogrusu. (aslinda ismi cismi olan bir kisi bulmus da kimdi unuttum simdi, koyluler tarla acarken tapinaga rastlamamislar yani.). Sarmasiklarin duvarlari orttugu, agaclarin duvarlari ve tavanlari yikip goge yukseldigi bir mekan olmaliydi. Neyse onu da ogleden sonra bir baska tapinakta gorecegimizi bilmeden 3 saat kadar tapinagin dev taslardan yapilma koridorlarini asindirdik.
Arka kapida maymun besledik. Tapinagin dis duvarlarini (ki kendisi 800 metre kadarcikmis) saran cesitli efsane ve savaslari konu alan rolyefleri inceledik. Merkezine konumlanmis, daha da yuksekce olan, aramizda “tapinagin kalbi” diye yorumladigimiz bolume cikip (bu bolumun adi ‘Bakan’) tapinagin etrafinda kalan ormani kusbakisi izledik.
Butun kulelerde, kapi ustlerinde ve cesitli koselerde heykelleri olan Naga Quenn’leri (7basli kobra yilani figuru) gordukce canimiz Heroes 3 oynamak istedi. Aslinda buralar kesin “Fortress” kalesine can veren hikayenin dogdugu batakliklardir ama oyunda Naga Quenn “Tower” kalesinden cikiyordu. ( bknz. HEROES of Might and Magic 3). Genel olarak “Fortress”‘in butun karakterleri her yere yayilmis durumda, bir tek Hydra yerine Naga boss olmaliymis meger :)
3 saat sonra ciktigimizda tuk tukcumuz bizi kapida bekliyordu. 5-6 km kuzeydeki Angkor Thom’a, yani surlarla cevrili baskente gittik. Surlarin onu genis, timsahli ortacag hendekleri gibi. Kurak mevsim olmasina ragmen yine de suyla dolu. Oldukca buyuk bir sehirden bahsediyorum. Kare seklindeki bu sehrin guney kapisindan giriyoruz ve kuzey kapi bize 4-5 km kadar uzakta sanirim. Sehrin tam gobegine gidiyoruz oncelikle, Bayon Tapinagi gozlerimizin onunde ya da biz onun gozlerinin onundeyiz. Belki de tum tarihi sehirdeki en sairane yapi bu; 4 yuzlu, irili ufakli 55 kulesiyle. Tuk tukcu bizi bekleyecegi yeri gostererek ayriliyor yanimizdan.
Sirasi ile Bayon’u, Baphuon’u (taslardan yapilma 70 metre uzunlugunda bir Buddha’nin arkasinda yatiyormus gibi tasfir edildigi bir diger buyuk tapinak), saray bahcesini, fil ve kral leper teraslarini 3 saatten daha uzun bir surede dolasarak tekrar tuk tuk’a donduk.
Ic savas doneminde buralara bile yogun sekilde kara mayini dosenmis. Ic savas sirasinda ara verilen tapinaklari temizleme calismalari, 80 lerde tekrar basladiginda cok fazla mayin kazasi yasanmis. Ulkenin buyuk bolumune kara mayini dosendigini ve halkin hasbelkader bunun magduriyetini yasadigini belirtmek yerinde olur sanirim. Sosyal yardimlasma dernekleri bu nedenle herhangi bir uzvunu yitirmis Kambocya vatandaslarina yardimci olabilmek icin kartpostal basilip satilmasindan muzik etkinliklerine kadar bircok calisma yurutuyor. Halen bulunmamis mayinlar olmasi ihtimaline karsi da kirsal kesimlere yapilan gezilerde mutlaka rehber kullanilmasi, halkin daima kullandigi patika ve yollar disinda gelisiguzel dolasilmamasi tavsiye ediliyor. Mayin konusunu uzatmayayim. Sagda solda isaretli, coktan patlamis mayin kalintisi oldugu da soyleniyor ama soyleyenlerin yalancisiyim, gormedim isin gercegi.
Angkor Thom sehrini besinci kapi olan zafer kapisindan terk ettik. Iki ufak tapinak daha gezdikten sonra asil hayal ettigimiz sekilde birakilmis, el degmemis kisvesine burunmus Ta Prohm yapisina gittik. Universite gibi kullanilan bilime adanmis bir tapinak burasi. Ama asil burayi meshur eden hikaye Angelina Jolie’li ilk Tomb Raider filminin bazi sahnelerinin burada cekilmis olmasi. Ortalikta gezen rehberli gruplarin ortak konularindan bir tanesinin “iste burasi Angelina’nin durdugu, surasi da yuvarlandigi yer” seklinde olduguna kulak misafiri olduk.
Tapinak hakikaten film seti gibi. Diger butun tapinaklari cimlerine varana kadar temizledikleri halde bunu doganin verdigi sekle dokunmadan boylece birakmislar. Hayatimda gordugum en kalin govdeli ve koklu agaclar duvarlarda ya da catilarda hayat bulmus, gokyuzune onlarca metre uzanmislar.
Toprak ananin marifetlerinin onunde saygiyla egiliyoruz. Yuz yilda yapilmis, yuzlerce sene baskentlik yapmis bir sehri toprak ana almis, icinde gizlemis ve yavas yavas yoketmeye baslamis. Bizim icin uzun ama dunya icin cooooook kisacik bir surede, kendine ait bir baska yerden, bagrindan sokulup getirilen koca koca taslari bir baska noktada yine kendi icine almaya baslamis agirdan ve caktirmadan. Insanoglunun dunya uzerindeki geciciligi acik bir sekilde hissediliyor bu guc karsisinda. Insanoglunun kisacik hukumdarligi da dinozorlar gibi son buldugunda toprak yavas yavas kendini iyilestirecek ve kendinden alinani geri alacak belli ki.
Farkindaliklar hucum ediyor zihnimize. Yakin bir zamanda gerceklestigi icin verecegim ornek nukleer felaket olacak. Insanlik icin nasil ciddi bir konu, yarattigi tehlike cok korkunc. Dunya icinse kisa vadede felaket gibi gozukse de uzun vadede ufak bir ayrinti sadece, unutacagi. Milyarlarca yil boyunca bagrinda erittigi goktaslarindan dogan radyoaktif olaylardan nasil suan eser kalmadiysa, bundan sonra da omrunu tamamlayana kadar kendini iyilestirmeye devam edecek.
Neyse kafa utulemeye gerek yok. Dunya guzel, onu sevmeliyiz ki o da bizi sevsin.
Saat 5 gibi tekrar tuk tuka donduk ki bizi gun batimini izleyecegimiz tepeye gotursun. Ekvatora yakiniz, 13. paralel gibi. Alaska’da 72. paralelde gunesin batmadan nasil topraga pike yapip yapip geri ciktigina sait olmustum. Bakalim ekvatorda dumduz ufkun ucunda gunes nasil batacak diye cok merak ediyordum. Tepeye yayan yapildak tirmandik diger yuzlerce kisi gibi. Parasini bastirip fille tepeye cikanlar da vardi, baska bir yoldan. Aslinda gunesin 6 gibi batacagini biliyoruz ama tepedeki tapinaga 5 bucuktan sonra giris olmadigi icin, giris kapannmadan gidip gun batimini orada beklememiz gerekiyor. Biz de gunbatimini bekleyen merakli kalabalik arasindaki yerimizi aliyoruz.
Biraz komik geldi durum. Diger butun tapinaklarda eser zarar gormesin diye cikmak, oturmak hatta bazen dokunmak gibi seyler yasak. Bu tapinakta ise gunbatimi izleme ritueli olustugu icin yuzlerce insan tapinagin olur olmaz heryerine cikmis, sigismis, yerlesmis durumda. Haliyle bir nokta bulup beklemeye basladik biz de.
Sonra pek beklemedigimiz bir sey oldu. Hava durumu yuzunden mi yoksa ekvatorda atmosfer tabakasinin kalinligi yuzunden mi bilemedik, gunes ufka degil de ufkun ustundeki kalin bulut tabakasinin ardina batti gitti saat 6’da. Aslinda tuktuk soforumuze sormustuk kacta batar diye, 6’da cevabini vermisti ama aydinlik 6’dan sonra da devam ettigi icin inanmak istememistik. Yok canim ekvator burasi daha gider bu demistik ama hakkatten 6 da batti bulutlarin ardina. Insan kalabaligi tapinagi topluca terkederken biraz daha beklemeyi tercih ettik. 10 dakika bile olmamisti ki bulutun altindan ufka dogru tekrar gozuktu kizil kure. Sonra yine bir bulutun ardina kacti kisacik bir surede.
Boylece gun batimini bu is icin hususi olarak yapilmis seyir terasi tapinagindan izleyerek gunu sonlandirdik. Yarin icin bisiklet ile gelme karari alarak bu tarihi alandan yorgun argin misafirhanemize donduk.
As & Re ormanin yuttugu sehirden bildirdi.