18 Eylul pazar sabahi, issiz gucsuz ve aylak ilk sabahimiz oldu gectigimiz ay icindeki. Hayvanlarimiz da yoktu artik, sorumlulugumuz da. Tembel bir pazar gunu, ooooh, miss…
Sahilde soyle bir yuruyelim dedik ve kendimizi okyanusun devasa meyvelerini eselerken bulduk kumsalda. “Sunun rengine bak, bunun sekline bak, o ne acayip bitki”, derken zaman geciverdi. Kemiklerime kadar isindigimi hisseder gibi oldum bir ara.
Bolca guneslendik. Otuzdan geriye dogru sayip, bu sure icinde elimize yapisan son deniz kabuklarini paua kabuklarina doldurup, arabaya binip, yola koyulduk. Paua kabuklarindan da ayrica bahsetmeliyim, musadenizle ayri bir hikayede.
Picton’da feribottan inip, seyahatimizin guney adadaki ilk gunlerinde Kaikoura’dan gecmistik aslinda fakat sehrin icine girmemistik.
Kucuk bir yarimadanin kenarinda okyanusa nazir ve ayni zamanda dag sirasinin eteginde keyifle uzanan bu sehir, deniz keyfiyle dag manzarasi arasinda secim yapma zorlugu yasayanlara ozel bir cozum adeta. Dogal yasam konusunda pek zengin. Cuzdaninda harcayacak dolarlari olanlara balinayla beraber yuzmekten yunuslarla top oynamaya kadar cesit cesit az rastlanir tecrube vaadediyorlar. Yunus ya da balina rastlamayi garanti ettikleri tekne turlari var. Bolge fok baliklarinin dogal beslenme ve ureme alani. Bununla beraber cesit cesit su kusu da gormek mumkun. Bu saydiklarim burasi icin reklam namina listelenen dogal yasam incileri. Ama asil birsey var ki Kaikoura’nin adi bile buna dayaniyor aslinda; istakoz. Daha dogrusu istakozgillerden istakozun bir kucugu olan deniz urunu (crayfish). Turkce sozluge baktim, bu baliga ‘kerevit’ deniyormus ya da ‘tatli su istakozu’. Ama hic duymadim isin gercegi, sozlugun yalancisiyim. Maorice’de Kaikoura “crayfish yemek” anlamina geliyormus ve zamaninda buradan bol miktarda bu deniz urununden yakaliyormus Maoriler. Surekli “Istakoz yemeye gidelim” derken birbirlerine, mekanin adi “Istakoz yemeye gidelim” olmus, sozun kisasi.
Kaikoura’da bekledigimizin aksine pek fazla fok baligi goremedik. Daha once belgeselvari bir karsilasma yasadigimiz icin foklarla, pek de uzulmedik goremeyisimize. Belki de o bolgeye gelme zamanlari degildi, cunku cogunlukla uremek icin geldikleri bir yer oldugu yaziyordu tabelalarda. Ureme zamani Kasim-Aralik donemiymis meger. Yeni yavrular dogdugunda pek ilginc oluyormus burada onlari izlemek.
Sahil boyundaki parkta biraz oyalandiktan sonra Blenheim’e dogru yola ciktik tekrar. Arada kendi izimizi suruyormusuz gibi bir hisse kapildigimiz oldu, sanki daha once geldigimizi yolu ayni noktalardan gecerek geri donuyormusuz gibi.
Blenheim’de yine ayni McDonalds’ta durduk, doganin cagrisina kulak verdik. Ayni marketten sampuan aldik, bos bulunup ayni anlamsiz 360 derece donusu yaptik kavsakta.
Saat 5bck sularinda Havelock Karavan ve Cadir Kampi’na geldik. David de bizden hemen az once gelmis bizi beklemekteydi. Aksam yemegi icin Patsy’nin bize surprizleri oldugunu mujdeledi. 6bckta bulusmak uzere ayrildik. Kampin sahibiyle iki satir sohbet edip, bilgisayari konusunda yardim edecegimize dair soz verip, bize onerilen alana Mercimegimizi parkedip, 8 dakikalik dusumuza kostuk.
Ogrendik ki Havelock yesil kabuklu midyenin baskentiymis. Sacli midye de diyorlar kendisine. Ama o baska bir hikaye, baska bir zaman anlatilacak.
As&Re Havelock’tan gunesli bir gunun ardindan bildirdi. (22 Eylul 2011)
Kerevit bir zamanlar iznik golunde bolca cikiyordu.Simdi varmi bilmiyorum.Gunleriniz hep oyle aydinlik ve bol gunesli olsun.Ehh artik bir gun oraya gelmem nasip oldugunda o tekne turlarina da getirisiniz.Hosca kaliniz.
Yeni gün yeni mekan ve istekli bir iş inşallah memnun kalarak yeniliklere yol alirsiniz. Memnuniyetinizi hisseder gibiyim. Ayrica kerevit önemli ihraç kalemlerinden biridir. şimdi hep ithalle uğraşildiği için önemi kalmadi.biz iyiyiz öpüyoruz sevgiler..