Tatilimizi bitirmistik. Sihanoukville’den ayrilip, 4 saatlik buz gibi bir otobus yolculugundan sonra saat 12 gibi vardik sehre. (boyle calistirilan klimaya yakit nasil dayanir yahu!)
Misafirhanenin beles tuk tuku bizi karsiladi. Kambocya’nin guzel bir ozelligi de bu sanirim. En ucuz yer bile haber verirseniz sizi ineceginiz yerden karsiliyor. Bu sayede apaci soforlerden ve sizi baska yerlere goturme potansiyeli olan tuktukculardan siyrilma sansiniz oluyor.
Gocebe (Nomads) isimli mekana vardik. Mekan berbat. Kapi, baca birsey yok. Koca bir salona 8 tane yer yatagi koymuslar, olmus 8 kisilik yurt odasi (8 beds dorm), digerine 3 sigmis olmus 3 kisilik yurt odasi. Neyse cok onemli degil, sadece 1 gece kalacagiz. Degerli esyalari dolaba kilitleyip ciktik.
Kambocya tarihi biraz karisik. Biz kendisini rambolu mambolu filmlerden tanidik. Hep icsavas, soykirim, kan-vahset&kin-dehset seklinde bildik burayi. 1975’te 5 senelik icsavasin sonunda yonetimi ele geciren Kizil Khmer’lerin lideri Pol Pot: “Kurtulus tarimda, guc tarim toplumu olmakla gelir”, diyerek gelisim surecini tersine cevirip sehirlesmis halka sehirleri bosalttirip, halki tarlalarda calismaya, herkesi kuvvetini kullanmak metoduyla bir iste yer almaya gondermis. Sehirleri ve fabrikalari yakip, yikmis. Kominizmin is gucunun asil guc olmasi tanimini biraz yanlis mi anlamis nedir! Sonra bir de zengin ve entel tabakayi ortadan kaldirmaya calismislar. Universite hocalarini, oyuncu ya da sarkicilari, entelleri ve okur yazarlari tek tek sorgulayip, suclarini itiraf ettirip (suc!? gerceklesmemis itiraflar… birsey itiraf etsinler de ne oldugu onemli degil), infaz etmisler. Kimisini hic digerleri gibi tarlada calismamasi nedeniyle aldirip, digerleriyle calismasi icin tarlalara gondermisler. Bir cesit esitlik anlayislari varmis ama ne cesit cilginca bir esitlik! Sanki sadece kelime karsiligini anlamak gibi mantiksizca yorumlanmis bir esitlik…
75-79 yillari arasindaki Kizil Khmerlerin kanli doneminde, Phnom Penh’de okuldan devsirme Tuol Sleng hapishanesinde mevzubahis iskenceler yasanmis. Buradaki kiyimlarin sayisi cok arttigi ve gommek- tasimak zorlasmaya basladigi icin sehrin 10km guneydogusunda, su an Olum tarlalari adiyla anilmaya baslanan yere bir olum kampi kurmuslar. Itiraflarini imzalayan kisileri ayda 1-2 kez 3 kamyona doldurup buraya getiriyorlarmis. Burada kursun bile harcamadan, sopa ve baltalarla kadin-erkek-cocuk demeden infaz ediyorlarmis. Bu bolgede 150 ila 450 kisilik, seksene yakin toplu mezar acilmis. Ustelik toplamda yuzyirmiden fazla toplu mezarin oldugu soyleniyor. Bir suru kotu hikaye de var burada yasananlara dair, anlatmak istemedigim.
Bu 2 kotu mekani gormeye gittik. Aslinda sunu eklemek istiyorum. Boyle yerleri gormek ya da boyle yerlerin ziyaret edilebiliyor olmasi hosumuza gitmiyor. Olum tarlalarini ne diye gormeye gider insan, ne olabilir ki orada? Gormeden ahkam kesmis olmamak icin gidip gorduk isin gercegi.
Acilan mezarlardan cikan kemikleri baska bir yere toplamislar. 9000’e yakin kafatasini, Olum Tarlalari’nin ortasindaki yuksekce anitin icinde ustuste yigilmis bir sekilde koyduklari camekanda sergiliyorlar, ayni zamanda disaridan dua edilip bakilabilsin diye. Bos bir tarla, kazilmis cukurlar ve cevrilmis ama kazilmamis bos bir tarla daha. Hicbir sey yok camekandaki kuru kafalardan baska. Bos topraga tabelalar saplayip burasi bu, surasi su yazmislar (or: “burasi Olum Tarlalari’na gelen kamyonlarin durdugu yer!”, “Bu agac, bebekleri govdesine vurarak oldurdukleri agac!”).
Ayni sey hapishane icin de gecerli. Okuldan devsirildigi belli olan mekanda gorecek hicbir sey yok! Uzuntulerini paylasmak dogru, bu olaylari kinamak yerinde, tekrar olmasini onlemek gerekli ve olanlardan ders almak, halkta olusan yaralari tedavi etmek bir ihtiyac ama sanki bu konu ve yasananlar biraz kullaniliyor gibi geldi bana.
Mekanlarda gorecek hicbir sey olmadigi icin panolara resimler ve hikayeler koymuslar. Bu tarihi de kitaplardan ve netten bulup okumak mumkun. Ayrica uluslararasi kanunlara gore suclu olarak addedilen bu katliamin yaraticilari yargilanmis veya yargilanmaya devam ediyor. Onlarin dava bilgilerine de ulasmak mumkun. Sanki bu halka en buyuk kotulugu yapan, katliamin mimari bu insanlar ayni zamanda bu halka buyuk bir armagan vermisler de kazanc kapisi acmislar gibi her yer ve herseyden takir takir para kazaniyorlar. Buralari ziyaret etmenin kisiye katacagi herhangi bir ayilma, saskinlik, heyecan hicbir sey yok! Mini mini cocuklarin masum vesikalik fotograflarini gorup, “insanoglu ne kadar acimasiz”, diyorsunuz. Suphesiz olaylar korkunc fakat sehrin en onemli gelir kaynagi haline donusturulerek ders alinasi bu tablonun ici ne yazik ki bosaltilmis.
Bu uzucu hikayeleri gorup, okuduktan sonra 5’i geciyordu misafirhaneye donduk. “Hava karardiktan sonra ustunuzde asili olan herseyi motorla gecerken cekerler” uyarisini dikkate alip dolabimiza kilitledik (SihanoukVille’de kapi komsumuz bisikletindeyken motorsikletle yanindan gecerek boynundaki kamerasina kast etmisler ve bisikletten dusurup orasinin burasinin yaralanmasina sebep olmuslardi. Ama kamerayi kaptirmamisti.). “Gorunurde birsey yoksa hedef degilsiniz rahat olun” lafina inanip ortalikta gezdik. Irmak boyunca yuruduk. Son 8 yildir canada ve usa’da okuyan bir Laos’lu ile sohbet ettik. Top oynayanlar, muzik esliginde aerobik yapan kadinlar, durmadan akan pahali arabalar ve ucuz motorlar. Cok yogun ve gurultulu bir sehir gibi geldi bize burasi. Kesmekesini pek sevmedik isin gercegi. Hosumuza giden birsey var miydi bilmiyorum. Sanirim yok.
Aaa var var. Hilux. Bilenler bilir bizim “Bokbocegi”ni. Bir zaafimiz var bu araca. Doyamadik bokbocegimize de. Burada yer gok Hilux. Her turlusu var. Varolan butun modelleri olabilecek butun kombinasyonlarda. Asik olduk tekrar tekrar bu araca.
Gece biraz misafirhanede oturup interneti kurcaladik sonra da erkenden yattik huzursuz bir uykuya.
Ertesi gun 2 bucuk gibi havaalanina gitmeye karar vermistik. Gunu degerlendirmek icin 7’de kalkip, ciktik dolasmaya.
Wat Thom’u ziyaret ettik. Postaneye ugradik. Golu aradik. Yemek arandik. Sicak havada sokak sokak dolastik. Pazara baktik. Kapali carsiyi gezdik. Hersey cok pahali geldi. Kraliyet sarayinin onunden gectik. Adini bilmedigimiz tapinak ve mezarliklari teget gectik. Ve Tayland’a gitmek uzere havaalanina yollandik.
Bizi orada baska bir supriz bekliyordu. Bu ulkeye girmenin kolay oldugunu soylemistik sanirim. 1 resim, 20 $ para tamamdir, kapida aliyorsun vizeyi, giriyorsun ulkeye. Cikmak daha da kolay. Resim bile istemiyorlar, sadece 25 $ vermen yeterli :P. Biz de inanamadik. Evet, cikarken bir daha para aliyorlar uyaniklar. Bilmiyor olsan, paran olmasa ya da ne bileyim baska kotu bir senaryo ucagi kacirmana sebep olabilir.
Bir de Air asia’nin ucuz ucak biletinin gazabina ugruyorduk az kalsin. Kilo limiti 20×2 ve bizim 3 kilo kadar gecmis. Kilo basi 15 dolar. Oha, ucak bileti o kadar zaten! “Yaw yapma etme” dedik, “su kizcagiz kac kilo ki onun ufak cussesine say” dedik ama nafile. Bizi zora kostular, aman cok korktuk. 30 derece sicakta herkesin gozleri onunde cantadan kar montumuzu ustumuze giyip, kalin botlari ayagimiza cektik ve limite indirdik bavulu. O 3 kiloyu tabiki odemedik.
2 haftalik Kambocya maceramizi da boylece bitirmis olduk.
As & Re kisa bir yolculugun ardindan bildirdi.
Bu kadar hazin bir surec gecirmis bir ulkeden saglıkla ayrildiginiz icin gecmis olsun demek geldi icimden.Bir vakitlerde Kizil Khmer ordusunu oyle okumamistik.Kendinize iyi bakiniz.
Her ulkenin kendine gore bir komunizmi olmus buralarda galiba, kimi Cin gibi dunya liderligine oynayan bir emperyalist tavira donusup madden basarili sayilabilecek ama amactan sasmis tipte, kimi kambocya gibi yanlis uygulanip cagin gerisine ittirilmis bir sekilde. Dogru anlamak, anlatmak, uygulamak ya da ne bilim oyle birsey…
o bölgede hala Pol Pot’un adamları olduğu söyleniyor. öyle bişey duydunuz mu ? :)
korkunç insan tırsar abi. aman dikkat :)