Cin’e veda ederken

Cin’e giderken biraz korktugumu soylemeliyim. Hicbir yerde latin alfabesi gormeyecegimizi saniyordum. Yillarca icine kapandiktan sonra acilmis, cekik gozlu ve asyali olmayan herkese mesafeli yaklasan, emperyalist kokenli olma ihtimali yuksek kisilere ters davranan kati bir tavir bekliyordum isin asli. 10-20 senede ne kadar acilmis olacaklarini bilemedim. Tahminimden farkli bir yerle karsilastim.

Cok net bir sekilde soyleyebilirim su an. Cin’de gecirdigimiz 2 ay gayet zevkliydi. Avrupa sehirlerinden bes kat daha dostane, daha guvenli ve doludoluydu bizim icin. Hic bir yerde “amaanii naapcazz simdi” endisesine dusmedik. 15000 km’yi askin turumuzdaki tek endisemiz “ya tren bileti kalmadiysa” oldu.

Cin’e veda ederken cok hosuma giden Cinliler’e ozgu, belki uygarliklarindan ileri gelen belki de irklarina ozgu olan bazi ozelliklerden bahsetmek istedim; ibreti alem olsun diye…

Ben bildim bileli misafirperverligimizle ovunuruz. Cin’de bu kavram en az bizim kadar gelismis bence. Gittigimiz her yerde mutlaka bir yerli arkadas edindik, kimisi ingilizce bile konusmayan. Son 1-2 hafta haric (ki en turistik yerlerdeydik son 2 hafta). Hicbir yerde taciz edilmedik ve hep dostca karsilanip yardim gorduk. Otobuse atacak bozuk paramiz yok diye paramizi verenden tutun, sordugumuz adrese kadar karsiliksiz bize eslik edip yol-iz arayana, yemek tattiran ya da sadece ortada amacsiz duruyoruz diye endise ile yanimiza gelip yardim edebilecekleri birsey var mi diye soranlara kadar. Biz mi cok sansliydik yoksa hep mi bu sekilde bilemiyoruz tabi ama yine de yardimseverlik konusunda gayet inandirici ve yuksek bir puani hak ediyor.

1.3 milyar insan yasiyor, dile kolay. Sehirler buyuk ve kalabalik haliyle. Sebep belki yakit tasarrufu, belki trafik yogunlugundan kacmak belki de kalitsal bir aliskanlik. Fark etmez! Iki tekerlek ile cikmislar analarinin karnindan sanki. Bisiklet, motosiklet ve yeni cagin oyuncagi elektrikli bisiklet ve motosikletler her yerde. Yuzlercesi yan yana seyahat ediyor da carpismadan akip gidiyorlar. 7’den 70’e, bay ya da bayan, herkes ama herkes iki teker ustunde. Durum boyle olunca kucuk buyuk butun sehirler, yaya ve araba yoluna ek olarak 2 teker yolu eklemis yollara. Dusuncesi bile zevkli, bir deneyin; Turkiye’deki butun yollar kaldirim tasi ile ayrilmis araba yolu ve kaldirim seklinde degil midir? Iste araya birde bisiklet yolu koyun araba yolunun yarisi kadar genis; iste oldu size Cin yollari. Bence bu gelismisligin bir ornegi. Biz motorlulari araba ile gecerken korna calmayi, bisikletlileri de ezmeyi tercih ediyoruz. Simdi hatirlayamadim ismini ama butun dunyayi bisikletle gezdikten sonra bisikletiyle Turkiye’de arac altinda kalan bir seyyah vardi. Uzucu bir ornek…
Trafige, yakit tuketimine ve otopark problemine katkisi tartisilmaz iki tekerleklerin, umarim biz de bir gun ogrenecegiz dunyanin yiyerek tukenebilecegini.

Cumhuriyetin kurulusu ile hiz kazanan, “… demir aglarla orduk anayurdu dort bastan…” misralarina can vermis tren raylarimizin dosenmesi daha sonralari komunist icadi diye iyice durmus, yerine emperyalist icadi asfalt ve sehirler arasi olumcul otobusleri bagrimiza basmistik. Iste burada oyle olmamis. Ormusler yuzbinlerce km tren rayini, butun kitanin bircok kasabasini neredeyse en kuytularina kadar baglamislar. Bircok cesit tren ile her keseye uygun seyahat ithimalini birlestirip cok sayida seferler koymuslar. Koltuk satin almadan bile seyahata edebilir ekonomik gucu olmayan biri. Guvenli ve rahat uyunabilir seyahatler saglamislar. Butun seyahatlerimizi tren ile cok ucuza ve rahat bir sekilde yaptik. Yasasin tren!

Internet’e ulasmak cok kolay. Her yerde beles internet var. Restoran, banka, kafe, otogar, istasyon, hostel ya da halka acik alanlarin bazilarinda.

Otobus duraklari hosumuza gitti. Hepsinde o duraktan gecen otobuslerin numaralari, ilk ve son saatleri, en guzeli de o otobus hattinin butun duraklari yazili. Eger Cince okuyabiliyor olsaydik otobus hattini kullanmak suphesiz cok daha kolay olurdu. Ama olsun, bu sekilde bile sekilleri benzeterek bilgi edinebildik.

Rickshaw yani triportorler kisa mesafede hayati kolaylastiriyor. Metrodan iniyorsun ama diyelim ki daha eve yuruyecek cok yol var. Tik atliyorsun 3 tekerlekliye, cok ucuza ativeriyor seni eve. Cok yorgunsun yurumek istemiyorsun spor salonundan eve, taksi de almiyor o kadar kisa mesafede. Hop atla 3 tekerlekliye, 5 dakika. Taksiden kesinlikle en az ucte biri oraninda daha ucuz.

En uyduruk lokantada bile resimli menu var. Cince anlamasan bile resimden sec ya da tarif et, sunu koy bunu koyma diye. Cogunlukla ingilizce bile yaziyor altinda.

Basta cok karmasik gelen kalabaligin, aslinda bir duzen icinde itisip kakistigini anladik. Her yerden her sekilde akan trafikte kaza gormedigimiz gibi kavga ya da tartisma da gormedik. Zamanla far ettik ki burdaki trafikte “ofke” yok. Cok abartmis olmayayim, koca ulkeyi 2 ayda cozmek tabi ki mumkun degil. Ama Turkiye’den alisik oldugumuz surekli birbirini tartma bakislari, kabadayi tavirlari yok gibi. Taksi ya da baska bir aracla seyahat halindeyken yolun ortasina caart diye bir araba atliyor, bize fren yaptiraracak sekilde, deli gibi kornaya basiyoruz ama yanindan gecerken donup ters ters bakmiyoruz. Oturup izlesen kesmekes bir dortyol agzini, yuregin pitpit atar “aman simdi kaza geliyor” diye. Cok tehlikeli de olsa, her defasinda kil payi yirtiyorlar kornaya bagirtircasina basip. Inip bir kere bile birbirlerini sopaladiklarina tanik olmadik.

Sokakta karsilastigimiz insanlar once merakla bakiyorlar bize, gulumseyinceyse hemen cevap veriyorlar.
Cok meraklilar turiste karsi. Yuzlerce resim cektirmisizdir insanlarla. Kosup geliyorlar yanina bir resim cektirebilir miyiz diye. Orda oldugumuz icin sasirmislar ama belli ki rahatsiz degiller ulkelerine geldigimiz ve gezdigimiz icin.

Bardagina kaynamis su almak beles, belki abartip bardak isteyince bile veriyorlardir. :) Trende, garda ya da belli basli halka acik yerlerde su kaynatan kazanlar var, altinda musluk olanlardan. Girip gelisi guzel bir yerden de sicak su isteyebiliyorsun. Kimse yadirgamiyor. Herkesin bardagi var mutlaka yaninda. Bizim de var tabi. Yesil cay, yasemin ya da ginseng her an elimizin altinda. Elinde sicak cayinla, sokaklarda yuruye yuruye geziyorsun, cok zevkli. Ya da cok ucuza alinan hazir noddle kutularina sicak su doldurup yemek problemini cozebiliyorsun.

Iyi kotu, bir cok yonuyle sevdik Cin’i. Yere tukurmenin kabalik ve igrenc oldugunu bilmiyor olmalari, her yerde bogaz temizlemekten kacinmiyor olmalari ve kalabalik olmanin ic gudusu olarak itise kakisa yurumeleri disinda kibar sayilabilirler. Okuyamiyor olsalar da bize karsi dostca davranan ve guler yuzunu eksik etmeyen herkese tesekkur etmek lazim. Bu kadar sevdik, hos zman gecirdik ama “yasar misin” dersen, “tarzim degil” derim. Kalabalik! Soylenecek seyler bitti mi emin degilim ama tekrar gelecegimiz gune kadar Cin defterini kapadik simdilik.

As&Em

Bu yazı günce, yazı-yorum içinde yayınlandı ve olarak etiketlendi. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.

4 Responses to Cin’e veda ederken

  1. Mehmet bayrak dedi ki:

    Cinliler bile kendilerini bu kadar guzel ifade edemezdi.sizi kutluyor,bu kadar mutlu ayrildiginiz icinde 1,3 milyar Cin’linin alnindan opuyorum.Daha da guzel gunler gecirmeniz dilegimle cok opuyorum.

  2. Şafak dedi ki:

    Güç sizinle olsun! :)

  3. bru dedi ki:

    çinde doğum günü !!
    basın bunu da yazın..
    nice mutlu yıllar pal..

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s